06.10.2022 tarihli ve 31975 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan gelişmeler…

  • Cumhurbaşkanı 6 Ekim 2022 tarihinde Çek Cumhuriyeti’ne ziyarette bulunacağından, dönüşüne kadar Cumhurbaşkanlığına; Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat OKTAY vekalet edecektir.
  • Sağlık Bakanlığı tarafından çıkarılan Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik kapsamında; ağız ve diş sağlığı hizmeti verilen özel sağlık kuruluşlarının tesis, hizmet ve personel standartlarının tespit edilmesine, bu amaca uygun olarak teşkilatlandırılmasına, açılmalarına, faaliyetlerine, kapanmalarına, denetlenmelerine ve diğer hususlara ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir. Bu Yönetmeliğin yürürlüğe girmesi ile 03.02.2015 tarihli ve 29256 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır. Bu Yönetmelik yayımı tarihi olan 06.10.2022’de yürürlüğe girer.
  • Sağlık Bakanlığı tarafından çıkarılan Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik kapsamında; “Sağlık kuruluşlarının kalite ve verimliliğini artırmak amacıyla izin verilebilecek hususlar” kenar başlıklı ek 1. maddesinde ve “Açılmış sağlık kuruluşlarının uyumu” kenar başlıklı geçici 3. maddesinde değişiklik yapılmıştır. Aynı Yönetmeliğe “Sözleşme ibrazı” başlıklı geçici madde 15 eklenmiştir. Bu Yönetmelik yayımı tarihi olan 06.10.2022’de yürürlüğe girer.
  • Sağlık Bakanlığı tarafından çıkarılan Özel Hastaneler Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik kapsamında; Laboratuvar ve radyoloji hizmetleri, Özel hastanenin kalite ve verimliliğini artırmak amacıyla izin verilebilecek hususlar, Sağlıkla ilgili diğer kuruluşlar kenar başlıklı maddelerinde değişiklik ve düzenlemeler yapılmıştır. Aynı Yönetmeliğe “Sözleşme ibrazı” başlıklı geçici madde 18 eklenmiştir. Bu Yönetmelik yayımı tarihi olan 06.10.2022’de yürürlüğe girer.
  • Anayasa Mahkemesinin 08.09.2022 Tarihli ve E: 2022/61, K: 2022/101 Sayılı Kararı; Küçükçekmece 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 02.07.1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28. Maddesinin 1. Fıkrasının 23.07.2010 tarihli ve 6009 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle değiştirilen a bendinin birinci cümlesinin ve 32. maddesinin 1. cümlesinin “davalısı harçtan muaf olan davalar” yönünden Anayasa’ya aykırılığı ileri sürülerek iptallerine karar verilmesine ilişkindir.

İtirazın Gerekçesi: Başvuru kararında; belirsiz alacak davasında talep miktarı belirli hale geldiğinde talebini artıran davacının gerekli harcı mahkeme veznesine yatırması gerektiği, davalısı harçtan muaf olan davalarda karar kesinleştiğinde davacının yatırdığı harcın kendisine iade edildiği, her durumda iade edilecek olan harcın davacıdan alınmasının adil olmadığı, davanın reddi halinde dahi davacıdan maktu harç alındığı, davalısı harçtan muaf olan davalarda davacıdan peşin olarak nispi harç alınmasının bir faydasının olmadığı gibi kamu düzenini ilgilendiren bir yönünün de bulunmadığı, iade edilecek olan harcın davacıdan alınmasının hak arama özgürlüğüne açıkça aykırı olduğu, alınan harcın aynı tutarda iade edilmesi ve davaların sonuçlanmasının uzun zaman alması sebebiyle mülkiyet hakkının da ihlal edildiği belirtilerek itiraz konusu kuralların “davalısı harçtan muaf olan davalar” yönünden Anayasa’nın 2., 5, 35 ve 36. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

Anayasa Mahkemesi Değerlendirmesi: Kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat davasının kısmen veya tamamen kabulüne karar verilmesi durumunda davacı ödediği nispi karar ve ilam harcı olarak ödenen tutarda meydana gelebilecek değer kaybı taşınmazın gerçek karşılığının elde edilememesine de yol açabilmektedir. Söz konusu değer kaybının gerçek karşılığın ödenmesine yönelik anayasal güvenceyi işlevsiz hale getirmesini engelleyebilecek bir telafi mekanizması da öngörülmemiştir. Kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat davaları kural olarak nispi karar ve ilam harcına tabi olmakla birlikte davanın reddine karar verilmesi halinde davacı maktu karar ve ilam harcından sorumlu olmaktadır. Anılan davaların kısmen veya tamamen kabulüne karar verilmesi durumunda ise davacı ödediği nispi karar ve ilam harcının tamamını geri alabilmektedir. Bununla beraber dava sonuçlanana kadar davacı nispi karar ve ilam harcı olarak ödediği tutardan mahrum kalmış olmaktadır. Bu itibarla kuralların mülkiyet hakkını sınırladığına ulaşılmıştır.

Hüküm:

A.1) 02.07.1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28. Maddesinin 1. Fıkrasının 23.07.2010 tarihli ve 6009 sayılı Kanun’un 18. Maddesiyle değiştirilen a bendinin birinci cümlesinin,

A.2) 32. Maddesinin birinci cümlesinin,

Esasının “davalısı harçtan muaf olan kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat davaları” yönünden incelenmesine OY ÇOKLUĞUYLA,

B.1) 28. Maddesinin 1. Fıkrasının 23.07.2010 tarihli ve 6009 sayılı Kanun’un 18. Maddesiyle değiştirilen a bendinin birinci cümlesinin,

B.2) 32. Maddesinin birinci cümlesinin, davalısı harçtan muaf olan kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat davaları” yönünden Anayasa’ya aykırı olduklarına ve İPTALLERİNE OY ÇOKLUĞUYLA,

İptal Hükümlerinin, kararın Resmî Gazete’de yayımlandığı 06.10.2022 tarihinden başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine OY BİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

  • Anayasa Mahkemesinin 26.07.2022 Tarihli ve 2020/8344 Başvuru Numaralı Kararı; baro levhasına yazılma işlemine ilişkin iptal davasında masumiyet karinesinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Başvurucu, mahkeme kararında hem hakkındaki ceza davasının devam ettiğinin belirtilmesinin hem de hakkında mahkumiyet kararı bulunduğu gerekçesiyle davasının reddedilmesinin çelişki oluşturduğunu ifade etmiştir. Hakkında kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı olmaksızın verilen kararın masumiyet karinesini, çalışma hakkını, eşitlik ilkesini ve adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

Anayasa Mahkemesi Değerlendirmesi: Başvurucu hakkında devam eden bir yargılama bulunmasına rağmen sanki yargılama tamamlanarak mahkumiyet kararı kesinleşmiş gibi verilen ret kararı ile idari işlemi denetleyen İdare Mahkemesinin erken çıkarımda bulunduğu değerlendirilmiştir. Bu tespit karşısında İdare Mahkemesinin iptal davasına ilişkin yargılama kapsamında kalan yetki sınırını masumiyet karinesini ihlal edecek şekilde aştığı sonucuna varılmıştır.

Hüküm:

Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,

Masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

Anayasa’nın 36. ve 38. maddelerinde güvence altına alınan masumiyet karinesinin İHLAL EDİLDİĞİNE OY BİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

  • Anayasa Mahkemesinin 26.07.2022 Tarihli ve 2020/8844 Başvuru Numaralı Kararı; bir yolcu treninin raydan çıkması sonucu meydana gelen ölüm olayı nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Haydarpaşa (İstanbul)-Ankara seferini yapan yolcu treninin 2004 yılında Pamukova ilçesi yakınlarında raydan çıkması sonucu birçok kişi hayatını kaybetmiş, pek çok kişi de yaralanmıştır. Olayla ilgili Cumhuriyet başsavcılığınca başlatılan soruşturmada, kazanın meydana gelmesinde kusurlu oldukları bilirkişi raporu ile tespit edilen makinistler (birinci ve ikinci makinist) ile tren şefi hakkında ağır ceza mahkemesinde kamu davası açılmıştır. Yargılama sonucunda makinistler hakkında mahkûmiyet, tren şefi hakkında ise beraat kararı verilmiştir. İlk mahkûmiyet hükmünün temyizi ile başlayan süreç, bozma kararı ve bu karar üzerine yapılan yeniden yargılamalar ile yaklaşık 15 yıl 5 ay sürmüş ve Yargıtayın 25.12.2019 tarihinde sanıklar hakkındaki kamu davalarının zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar vermesi ile sonuçlanmıştır.

Anayasa Mahkemesi Değerlendirmesi: Anayasa Mahkemesi somut başvuruya konu tren kazasında yetkili makamların demir yolu taşımacılığı gibi tehlikeli bir faaliyet nedeniyle yaşam ve fiziksel bütünlüğe karşı oluşan riskleri bertaraf etmek için kendilerine düşen pozitif yükümlülük kapsamında gerekli ve yeterli önlemleri aldıklarının söylenemeyeceği kanaatine varmıştır. Neticede bu derece vahim sonuçları olan bir olayda kusurlu oldukları bilirkişi raporlarıyla tespit edilmesine karşılık cezai sorumluluğuna yargı organlarınca kesin olarak karar verilen kimse bulunmamaktadır.

Hüküm:

Yaşam hakkının maddi boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

Yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının maddi boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,

Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE OY BİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

Share.
Exit mobile version