Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu 18.02.2022 tarih E.2019/5 K.2022/1 sayılı karar ile ifa zamanı gelmemiş alacaklar için açılan alacak davasının, erken açılmış bir dava niteliğinde olmasından dolayı henüz bir hukuki yararın bulunmadığı ve bu nedenle davanın esastan değil HMK md.115/2 uyarınca “usulden” reddine karar verilmesi gerektiğine oy birliği ile karar vermiştir.

İçtihadı birleştirmenin konusu ifa zamanı gelmemiş bir alacak için açılmış davanın usulden mi yoksa esastan mı reddedileceğine ilişkin olup aşağıda da açıklandığı üzere, bu konunun, usulden veya esastan reddi gerektirip gerektirmediği vekâlet ücretine ilişkin tutara etki etmekte olduğundan, bu konunun tartışmaya açık olması hukuki güvenilirlik ilkesine aykırı düştüğünden Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu tarafından bu tartışmanın giderilmesi için bu şekilde bir karar verilmesi gerekmiştir.

Görüş aykırılığına yol açan somut olayda; henüz ifa zamanı gelmemiş (vadesi gelmemiş, muaccel olmayan, müeccel) bir alacak için açılan davalar hakkında mahkeme tarafından ne şekilde ve nasıl hüküm kurulması gerektiği, buradan varılacak sonuca göre yargılama giderleri kapsamında olan avukatlık ücretinin (vekâlet ücretinin) tayininde nispi vekâlet ücretine mi yoksa tarifeye göre maktu vekâlet ücretine mi hükmedileceği konusunda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ile Yargıtay Hukuk Daireleri arasında görüş ve uygulama farklılığı bulunduğu, dava şartı ve vadenin ifanın tamamlayıcı unsuru olduğu, borç ilişkisinde hukuka aykırılık veya borca aykırılığın kural olarak ifa zamanı geldiğinde tartışılabileceği, bu nedenle borcun ifasının imkânsız hale geldiğinin vadeden önce belli olması veya borçlunun vadeden önce borcu ödemeyeceğinin anlaşıldığı durumlar hariç olmak üzere, ifa zamanı gelmemiş bir alacak için alacaklının ifayı talep etme hakkı bulunmadığı, buradan hareketle dava açmakta hukuki yararın olmadığı, ifanın tüm unsurları tamamlanmadan açılan davanın usulden reddiyle birlikte davalı lehine maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği belirtilerek Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve Yargıtay Hukuk Daireleri arasındaki içtihat ve uygulama farklılığı nedeniyle içtihatların birleştirilmesine karar verilmesi talep edilmiştir.

İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu, Yargıtay Birinci Başkanlığınca belirlenen konuyu görüşmek üzere 18.02.2022 tarihinde toplanmış, raportör üye tarafından hazırlanan rapor okunduktan sonra İşin esasına geçilmeden önce içtihatların birleştirilmesine karar verilebilmesi için, içtihat aykırılığına konu kararların devamlılık arz etmesinin gerektiği belirtilerek içtihatların birleştirilmesine gerek olup olmadığı noktasında bir ön sorun bulunup bulunmadığı tartışılmış; içtihat aykırılıklarının bulunduğu, bu aykırılıklar devamlılık arz etmese dahi mevcut kararların uygulamada karışıklığa yol açabileceği değerlendirilerek, içtihatların birleştirilmesi gerektiğine, ön sorun bulunmadığına oy çokluğuyla karar verilmiştir.

Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 26.09.2019 tarihli ve 288 sayılı kararı ile Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve Yargıtay Hukuk Daireleri arasında, “Henüz ifa zamanı (vadesi) gelmemiş (müeccel) bir alacak için açılmış bir davada, mahkeme tarafından ne şekilde ve nasıl hüküm kurulacağı ve verilecek kararın niteliğine göre yargılama giderlerinden olan avukatlık (vekâlet) ücretinin tayininde davalı yararına maktu mu yoksa nispi mi vekâlet ücreti verileceği” konusunda görüş aykırılıkları ve farklı uygulamaların olduğu sonucuna varıldığından raportör üye görevlendirilmiş ve aykırılığın İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunca giderilmesine oy birliğiyle karar verilmiştir.

Temel hak ve özgürlüklerden hak arama özgürlüğünün bir tezahürü olan dava hakkı; insan haklarına saygılı bir hukuk devletinde herkese tanınmış olan ve bu çerçevede herkesin haklarını ve hukuken korunan menfaatlerini gerçekleştirmek veya korumak amacıyla mahkemeye başvurmasına imkân sağlayan bir haktır. Ancak bir davanın esasına ilişkin karar verilebilmesi için hukuken korunmaya değer bir menfaatten söz edilebiliyor olması gerekmektedir. Hukuken korunmaya değer bir menfaatin bulunmadığı, dolayısıyla dava açmakta hukukî yararın olmadığı durumlarda ise hukuki yararın bir dava şartı olması nedeniyle davanın esasına girilemez.

Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu, görüş ayrılıklarını, konuya ilişkin temel kavramları ve ön sorun olup olmadığını değerlendirdikten sonra, kararının gerekçe kısmında; ifa zamanı gelmemiş bir alacak için açılan davada hukuki yararın bulunup bulunmadığı hususunda ise davacının hukuki yararından söz edilemeyeceği, keza ifa zamanından önce borcun ifasının talep edilemeyeceği, dolayısıyla alacaklının bu durumda doğmuş ve güncel bir menfaatinin bulunmadığının kabul edileceği değerlendirmesini yapmıştır.

Devamında ise; TBK m. 90 hükmüne göre, taraflar ifa zamanını açık veya örtülü olarak belirleyebilecekleri, bu sürenin daha sonra uzatılabileceğini, değiştirilebileceğini ya da kaldırabileceği belirtilerek, her hâlükârda borcun istenebilir hale gelebilmesi için muaccel olması, yani kararlaştırılmış ifa zamanının gelmiş olması gerekmekte olduğu ve alacaklının, ancak borcun muaccel olmasıyla borçludan ifayı isteyebilmekte ve ifanın yerine getirilmemesi halinde borçluyu dava edebilir hale geldiği ortaya koyulmuştur.

Son olarak ise; ifa zamanı gelmemiş (vadesi gelmemiş, muaccel olmayan, müeccel) bir alacak için açılmış dava, erken açılmış dava niteliğinde olduğundan, bu davanın açılmasında henüz hukuki yarar bulunmamaktadır. O nedenle, HMK’nın 114/1-h bendinde dava şartlan arasında sayılan hukuki yararın bulunmadığı durumda, davanın esastan değil, HMK’nın 115/2. maddesi gereği usulden reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Yukarıdaki açıklamalardan görüleceği üzere; Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu, yukarıda bilgileri verilen kararı ile uygulamada oldukça tartışmalı olan ve hukuki güvenilirlik ilkesini zedeleyen bir tartışmaya son vermiştir. Ancak; Kurul’un verdiği bu karar, her ne kadar uygulamadaki belirsizliğe bir son vermiş olsa da doktrinde ve uygulamacılar arasında yeni tartışmalara yol açacağı ve eleştiriye açıklığı sebebiyle bu konuda kamuoyunu rahatlatmayacağı gözlemlenmektedir.

Share.
Exit mobile version