20.12.2022 tarihli ve 32049 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan gelişmeler…
- Ticaret Bakanlığı tarafından çıkarılan D-8 Üyesi Devletler Arasında Tercihli Ticaret Anlaşması Çerçevesindeki Ticarette Eşyanın Tercihli Menşeinin Tespiti Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile Dayanak, Tanımlar ve Yürütme kenar başlıklı maddelerinde değişiklik ve düzenlemeler yapılmıştır. Bu Yönetmelik 01.11.2022 tarihinden geçerli olmak üzere, yayımı tarihi olan 20.12.2022’de yürürlüğe girer.
- Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Metalurji ve Malzeme Mühendisleri Odası tarafından çıkarılan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Metalurji ve Malzeme Mühendisleri Odası Ana Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile Oda Genel Kurulu, Gündemin Kesinleştirilmesi, Genel Kurula Katılım Şartı, Olağanüstü Genel Kurul, Şube Genel Kurulunun Gündemi kenar başlıklı maddelerinde değişiklik ve düzenlemeler yapılmıştır. Bu Yönetmelik yayımı tarihi olan 20.12.2022’de yürürlüğe girer.
- Giresun Üniversitesi Karadeniz Turizm Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile; merkezin faaliyet alanları ve Danışma Kurulu kenar başlıklı maddelerinde değişiklik ve düzenlemeler yapılmıştır. Bu Yönetmelik yayımı tarihi olan 20.12.2022’de yürürlüğe girer.
- Anayasa Mahkemesinin 28.06.2022 Tarihli ve 2018/6161 Başvuru Numaralı Kararı; başvurucunun, kullandığı telefon hattı ile ilgili bilgilerin verilmesine yönelik talebinin reddedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunması isteme hakkı ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddialarına yöneliktir. Başvurucu, kullandığı telefon hattına ait 2014-2015 yıllarının internet verilerini, log kayıtlarını, telefonunun IMEI bilgilerini, Hot Spot (açık Wi-Fi noktası) kullandığı tarih bilgisini müşterisi olduğu iletişim şirketinden istemiş; ayrıca cep telefonu üzerinden internet kullandığında başka abonelerle ortak aldığı IP numaralarının, bu ortak kullanımlardaki diğer abonelere ait telefon numaralarının, başvurucunun telefon numarasına aynı, ortak, tek IP numaraları aldıkları tarihlerdeki log kayıtlarına ilişkin veri bilgisinin kendisi ile paylaşılması talebinde bulunmuştur. İletişim şirketi, başvurucunun söz konusu taleplerini bu bilgilerin beş yıl boyunca kayıtlarında saklandığından, ancak mahkeme isterse bu bilgileri/verileri paylaşacaklarından bahisle reddetmiştir. Bunun üzerine başvurucu, tüketici mahkemesinde dava açmış; mahkeme yapılan inceleme sonucunda davanın reddine karar vermiştir. Başvurucunun istinaf başvurusu da bölge idare mahkemesince esastan reddedilmiştir. Yapılan yargılama neticesinde davanın esasının incelenmediği somut başvuruda ise başvurucunun kişisel verilerine erişmesini Anayasa’nın 20. maddesinde düzenlenen kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının gerekliliklerine uygun olarak sınırlayan veya engelleyen herhangi bir sebep gösterilmediği gibi böyle bir müdahaleyi haklı kılabilecek ilgili ve yeterli bir gerekçe de ortaya konulmamıştır. Nitekim mahkemelerce gerek kişisel verilerin korunmasına ilişkin kanun hükümleri gerekse de davalı şirketin bu verilere erişim sağlaması yönünden ilgili mevzuat çerçevesinde ne gibi yükümlülükleri olduğu yargılama sürecinde tartışılmamış, bu hususlar açıklığa kavuşturulmamıştır. Sonuç olarak mevcut başvuruda başvurucunun bu anayasal güvencelerden yararlanabilmesini sağlayabilecek nitelikteki açtığı davanın esasının incelenmemesi teorik olarak mevcut olan bir hukuk yolunun işlevsiz kalmasına yol açmıştır. Diğer bir deyişle bu hâliyle teorik düzeyde etkili görülebilecek bir dava yolu mahkemelerin söz konusu yorumu sebebiyle somut olayda başarı şansı sunma kapasitesini yitirmiştir. Açıklanan gerekçelerle;
Özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkıyla bağlantılı etkili başvuru hakkının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
Anayasa’nın 20. maddesinde yer alan özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkıyla bağlantılı etkili başvuru hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE, OY BİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
- Anayasa Mahkemesinin 13.09.2022 Tarihli ve 2019/33855 Başvuru Numaralı Kararı; başvurucuların, emlak vergisine esas asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerlerinin yüksek belirlenmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına yöneliktir. Başvurucular, maliki oldukları taşınmazlar üzerinde kamp işletmeciliği işiyle iştigal etmektedir. Başvurucuların taşınmazlarının emlak vergisine esas metrekare birim değeri 2017 yılında 393,54 TL’dir. Takdir Komisyonunun (Komisyon) başvurucuların taşınmazlarının bulunduğu mahal yönünden 2018 yılı için asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerini 780 TL olarak tespit etmesi üzerine başvurucular vergi mahkemesinde dava açmıştır. Yargılama devam ederken 7061 sayılı Kanun’un 35. maddesiyle 1319 sayılı Kanun’a eklenen geçici 23. maddesi yürürlüğe girmiştir. Anılan maddeye göre komisyonlarca 2017 yılı genel takdir döneminde 2018 yılı için takdir edilen asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerlerinin 2017 yılı için uygulanan birim değerlerinin %50’sinden fazlasını aşması durumunda 2018 yılına ilişkin bina ve arazi vergi değerlerinin hesabında 2017 yılı için uygulanan asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerlerinin %50 fazlasının esas alınması öngörülmüştür. Bunun üzerine vergi mahkemesi, konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir. Bölge idare mahkemesi, vergi mahkemesi kararını kaldırmış ve işin esası hakkında karar verilmek üzere dava dosyasının vergi mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir. Bunun üzerine vergi mahkemesi yeniden yargılamaya başlayarak keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırmış; bilirkişi raporuna istinaden Komisyon kararının başvurucuların taşınmazına ilişkin kısmını -raporda taşınmazların metrekare birim değerleri 600 TL olarak belirlendiğinden- iptal etmiştir. Taraflar, bu karara karşı istinaf yoluna başvurmuş; bölge idare mahkemesi başvurucuların istinaf istemini incelenmeksizin reddetmiş, belediyenin istinaf istemini ise kısmen kabul ederek vergi mahkemesi kararının Komisyon kararının 600 TL metrekare birim değerine tekabül eden kısmı yönünden davayı reddetmiştir. Başvurucuların taşınmazlarının kamp işletmeciliği amacıyla kullanılıyor olmasının rayiç bedeli, dolayısıyla emlak vergisine esas asgari ölçüde metrekare birim değerini etkileyip etkilemediği hususunun açıklığa kavuşturulmadığı gözetildiğinde servetin vergilendirilmesi yoluyla mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin mali güce göre vergilendirme ilkesine uygun olmadığı, dolayısıyla orantılılık koşulunu sağlamadığı kanaatine varılmıştır. Açıklanan gerekçelerle;
Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE, OY BİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
- Anayasa Mahkemesinin 05.10.2022 Tarihli ve 2018/26782 Başvuru Numaralı Kararı; başvurucunun ceza infaz kurumunda kamu görevlilerinin darp, tehdit ve hakaretine maruz kalma nedeniyle insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Başvurucu; tek kişilik koğuşta bulunmakta iken komşu koğuşlarda meydana gelen arbede/gürültü nedeniyle ne olduğunu anlamak için kapıya yaklaştığını, kendi koğuşuna gelen Kurum personelinin gerekçesiz olarak şiddet kullandığını, kendisini darbettiğini, vücudunun çeşitli bölgelerinde yaralanmalar olduğunu, diğer odalarda bulunan iki mahpusla birlikte gözlem altına alındığını, haksız yere kötü muameleye maruz kaldığını ileri sürmüştür. İdari ve yargısal makamlar, söz konusu fiziksel müdahaleye ve başvurucunun vücudunda oluşan yaralanmalara ilişkin olarak olayın tarafı konumunda olan Kurum personelinin başvurucunun kendisini yere attığı yönündeki soyut beyanı dışında makul bir açıklamada/değerlendirmede bulunmamış; direndiği ileri sürülen başvurucunun fiillerini tam olarak ortaya koyamamış; Kurum personelinin fiziksel müdahalesinin söz konusu olmadığını ifade etmiştir. Bu perspektiften zor kullanmanın gerekliliği ve orantılılığı konusunda bir tespitte bulunmak mümkün değildir. Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi eldeki veriler ışığında kötü muamele yasağının ihlali için aranan asgari ağırlık eşiğinin aşıldığı kanaatine ulaşmıştır. Başvurucunun yaralanmasının niteliği ve olayı çevreleyen koşullar dikkate alındığında eylemin insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele olarak tanımlanması mümkündür.
İnsan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OY BİRLİĞİYLE,
Anayasa’nın 17. maddesinin 3. fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının; maddi boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE Basri BAĞCI’nın karşı oyu ve OY ÇOKLUĞUYLA, usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE OY BİRLİĞİYLE, karar verilmiştir.
- Anayasa Mahkemesinin 05.10.2022 Tarihli ve 2019/16367 Başvuru Numaralı Kararı; başvurucunun, beraat kararıyla neticelenen ceza yargılaması sırasında yapılan avukatlık giderlerinin tazmini için Hazine aleyhine açılan davada delillerin değerlendirilmesinde açıkça hata yapılması nedeniyle adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Somut olayda başvurucu; haksız olarak gözaltına alındığını, tutuklandığını ve yargılandığını ileri sürerek açtığı tazminat davasında ceza soruşturması sürecinde ödediğini iddia ettiği avukatlık ücretinin de tazminini talep etmiştir. Mahkemenin maddi tazminat istemini başvurucunun tazminat talep etme hakkının bulunmadığı temelinde reddetmediğini not etmek gerekir. Aksine Mahkeme, Yargıtay kararına da dayanarak tazminat isteminin esasını incelemiş ancak başvurucunun zararının varlığını geçerli belgelerle ispatlayamadığı gerekçesiyle tazminat talebini reddetmiştir. Bu durumda başvurucunun avukata ödediği ücret nedeniyle Hazineden tazminat isteme hakkının olduğu derece mahkemelerince de kabul edildiğinden hakkın varlığı konusu açıklığa kavuşmuştur. Başvurucunun başka davasının olmadığı iddiasının derece mahkemelerince araştırılmaması ve serbest meslek makbuzunun ibrazının avukatın onu düzenlemesine bağlı olduğu hususunun dikkate alınmamasının bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelediği kanaatine varılmıştır. Bu başvuruda varılan ihlal sonucu, maddi tazminat isteminin kabulü gerektiği anlamına gelmemektedir. Anayasa Mahkemesince tespit edilen eksiklikler giderildikten sonra delilleri değerlendirerek bir sonuca ulaşmak yeniden yargılamayı yapacak Mahkemenin takdirindedir.
Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE, OY BİRLİĞİYLE karar verildi.