03.01.2023 tarihli ve 32062 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan gelişmeler…
- Ticaret Bakanlığı tarafından yürütülen
Gümrük Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’in 53, 112, 114, 231, 232, 325, 425, 513, 518, 575, 577, 587. ve EK 82’sinde yer alan tablonun 41 numaralı satırı yürürlükten kaldırılmış ve aynı tabloya aşağıdaki satır ve geçici madde 20 eklenmiştir. Bu Yönetmeliğin; 2. ve 3. maddeleri 002.2023tarihinde, 7. ve 9. maddeleri, 15. maddesi ile EK 82’de yer alan tabloya eklenen 57 numaralı satır yayımı tarihinden 60 gün sonra, diğer maddeleri ise yayımı tarihinde yürürlüğe girer. - İstanbul Arel Üniversitesi Gençlik Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik yürürlüğe konmuştur. Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Bu Yönetmelik hükümlerini İstanbul ArelÜniversitesi Rektörü yürütür.
- 11354/20953 Sayılı, 12.12.2022 Tarihli Bazı Ödeme ve Elektronik Para Kuruluşlarının Faaliyet İzni Kapsamının Tespitine İlişkin Karar TCMB’den tebliğ olarak Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.
- 2021/90 Esas Sayılı, 2022/108 Karar Sayılı ve 28.09.2022 Karar Tarihli Anayasa Mahkemesi Kararı ile Anayasa Mahkemesi Başkanlığı, 79 sayılı CBK’da yer alan ve “Ticaret Bakanlığında Avrupa Birliği Uzmanı, Avrupa Birliği Uzman Yardımcısı ile İhracatı Geliştirme Uzmanı kadrolarında bulunanların” Ticaret Uzmanı ve Ticaret Uzman Yardımcısı kadrolarına atanmasına imkân veren maddeyi iptal etti.
- Anayasa Mahkemesi, 13.09.2022 Tarihli ve 2018/19950 Başvuru Numaralı Cengiz Şimşek Kararı’nda Başvurucu, davalı sıfatıyla mahkemeye sunduğu dilekçede davanın karşı tarafına yönelik sarf ettiği sözler nedeniyle cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiğini iddia etmiştir. Mahkemece, Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmiştir.
Başvurucu, tarafı olduğu dosyalarda kendisini temsil etmek üzere avukatlık yapan müştekileri vekil olarak tayin etmiş ve taraflar arasında avukatlık ücret sözleşmesi imzalanmıştır. Başvurucunun azilname ile vekâlet ilişkisini sonlandırması nedeniyle hakkında icra takibi başlatılmış, başvurucunun itiraz etmesi üzerine müştekiler itirazın iptali istemiyle tüketici mahkemesine dava açmıştır. Müştekiler, başvurucunun davalı sıfatıyla tüketici mahkemesine sunmuş olduğu cevap dilekçesinde yer alan “…hali hazırda sunmadığı hizmetlerin karşılığını tarafımı kendisinin azletmeye yönelterek kolay yoldan kazanmanın derdine düşmüş davacı taraf, bir avukatlık hizmeti sunmaktan çok adeta bir dolandırıcılık faaliyeti yürütmektedir…” şeklindeki ifadeler nedeniyle başvurucunun hakaret suçundan cezalandırılması istemiyle Cumhuriyet başsavcılığına şikâyette bulunmuştur. Başsavcılık tarafından yürütülen soruşturma sonucunda düzenlenen iddianame ile başvurucunun hakaret suçundan cezalandırılması talep edilmiştir. Asliye ceza mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı verilmiş, başvurucunun yaptığı itiraz ağır ceza mahkemesince reddedilmiştir.
Mahkemece ihlal kararı verilmesine sebep değerlendirmede ilk değinilen husus şu olmuştur; avukat olan müştekilerin şikâyete konu olay öncesinde başvurucunun vekili olmaları ve başvurucuya vekâleten yargısal faaliyetlerde görev yapmalarıdır. Avukatların mesleklerinin icrası bakımından kamu görevlisi olduğu hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Bu bağlamda kamu görevlilerinin gördükleri işlev nedeniyle daha fazla eleştiriye katlanmak durumunda oldukları ve bu kişilere yönelik eleştiri sınırlarının çok daha geniş olduğu mevcut olayın çözümlenmesinde dikkate alınmalıdır. Başvurucunun kullandığı ifadelerin muhataplarına rahatsızlık veren incitici ifadeler olduğu kabul edilebilir. Bununla birlikte başvurucunun savunması da dikkate alındığında kullanılan sözlerin müştekilere bir sıfat yükleme niteliğinde olmayıp benzetme yoluyla müştekilerin azil sonrası davranışlarını eleştirmeye yönelik bir değer yargısı olduğu anlaşılmıştır. Üstelik başvurucunun ifadeleri bir bütün olarak taraflar arasındaki uyuşmazlık konusuyla da doğrudan ilgilidir. Şikâyete konu sözler yalnızca dava dilekçesinde yer bulmuş olup mahkeme dışına çıkmamıştır. Dolayısıyla anılan sözlerin uyuşmazlığın çözümünün ötesinde dava dışı bir amaçla ya da sırf müştekilere zarar verme maksadıyla kullanıldığı söylenemez. Yukarıdaki tespitlere karşın ilk derece mahkemesi; şikâyete konu ifadelerin dile getirilme şekli ve nedenini, söylenen sözlerin arka planı olup olmadığını gözetmeksizin bu sonuca ulaşmış ve başvurucunun ifade özgürlüğü ile müştekinin şeref ve itibarın korunması hakkı arasında bir denge kurmaya çalışmamıştır. Bu sebeple mahkemenin başvurucunun mahkûmiyeti bakımından ileri sürdüğü gerekçeler, başvurucunun ifade özgürlüğü hakkına yapılan müdahale için ilgili ve yeterli olarak kabul edilemez. Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir.