Vergilendirme yükümlülüğü açısından işçinin elde edeceği işçilik alacaklarının incelenmesinde arabuluculuk süreci ile iş sözleşmesinin sona ermesi ile ikale sözleşmesi sonunda iş ilişkisinin sona ermesi konusunda bir kısım farklılıklar bulunmaktadır. Bu çalışma ile her iki hukuki süreç incelenerek vergi yükümlülüğü noktasındaki farklılıklara dikkat çekilecektir.
İkale Sözleşmesi ile İş İlişkisinin Sona Ermesi Halinde Vergisel Yükümlülük
İkale Sözleşmesi kanun ile düzenlenmemiş ise de sözleşme serbestisi kapsamında uygulamada yürürlük bulmakta olup; ikale sözleşmesi tarafların karşılıklı olarak feshin şekil ve şartlarına ilişkin olarak birbirine uygun irade beyanları üzerinde anlaşması üzerine iş akdini sona erdiren bir fesih sözleşmesidir. 4857 sayılı İş Kanunu ile herhangi bir düzenleme söz konusu olmadığı için genel hükümler çerçevesinde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu hükümleri çerçevesinde incelenen bir sözleşme türüdür.
İkale Sözleşmesi ile iş sözleşmesinin sona ermesi ile işçiye ödenen bir kısım tazminatlar/ücret alacakları söz konusu olmakla işçiye kazandırılan bu bedeller açısından vergisel yükümlülüğün ne şekilde ortaya çıkacağı gündeme gelmektedir.
27.03.2018 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 7103 sayılı sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun (“7103 sayılı Kanun”) bahse konu ödemelerde vergisel yükümlülük sorunsalını düzenlemiş ve çözüm yolunu açık ve emredici şekilde belirtmiştir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki; İkale Sözleşmesi ile işçiye ödenen tazminat ve ödemeler 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu (“GVK”) madde 61/b.7 uyarınca ücret olarak kabul edilmiştir. Anılan bentte; “Hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra; karşılıklı sonlandırma sözleşmesi veya ikale sözleşmesi kapsamında ödenen tazminatlar, iş kaybı tazminatları, iş sonu tazminatları, iş güvencesi tazminatları gibi çeşitli adlar altında yapılan ödemeler ve yardımlar” ifadelerini içermektedir.
Yine 7103 sayılı Kanun ile 193 sayılı GVK madde 25’te yapılan değişiklikler ile gelir vergisinden muaf olan bir kısım alacak kalemleri düzenlenmiştir. Yapılan değişiklik sonucunda 193 sayılı GVK madde 25/7-b; “Aşağıda yazılı tazminat ve yardımlar Gelir Vergisinden müstesnadır:
(…)
b) Hizmet erbabının tabi olduğu mevzuata göre bu bendin (a) alt bendinde belirtilen istisna tutarının hesabında dikkate alınmak şartıyla, hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra; karşılıklı sonlandırma sözleşmesi veya ikale sözleşmesi kapsamında ödenen tazminatlar, iş kaybı tazminatları, iş sonu tazminatları, iş güvencesi tazminatları gibi çeşitli adlar altında yapılan ödemeler ve yardımlar” düzenlemesi yürürlük bulmuştur.
Bu kapsamda 193 sayılı GVK madde 61 ve madde 25 uyarınca ikale sözleşmesi ile işçiye ödenen tazminatların gelir vergisinden müstesna olduğu açıkça düzenleme altına alınmıştır.
Ancak önemle vurgulamak gereklidir ki; ücret, mesai, prim, kullanılmayan yıllık izin ücreti, yol, yemek ve benzeri ücret ve menfaatlerin Gelir Vergisi Kanunu madde 25/7 kapsamına girmediği ve gelir vergisine tabi olduğu unutulmamalıdır.
Arabuluculuk Süreci Sonunda İş İlişkisinin Sona Ermesi Halinde Vergisel Yükümlülük
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’na (“HUAK”) göre arabuluculuk “Sistematik teknikler uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla tarafları bir araya getiren, onların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlamak için aralarında iletişim sürecinin kurulmasını gerçekleştiren, tarafların çözüm üretemediklerinin ortaya çıkması hâlinde çözüm önerisi de getirebilen, uzmanlık eğitimi almış olan tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin katılımıyla ve ihtiyarî olarak yürütülen uyuşmazlık çözüm yöntemi” olarak düzenlenmiştir.
Yine 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu madde 3 ile işçi ve işveren arasındaki uyuşmazlıklar açısından arabuluculuk dava şartı olarak düzenlenmiştir.
İşçinin zorunlu arabuluculuk yolu ile elde ettiği tazminatlar gelir vergisine tabii değildir. Bu noktada Gelir İdaresi Başkanlığı Büyük Mükellefler Vergi Dairesinin 07.06.2021 tarihli ve 64597866-120[25/1]-9209 sayılı Özelgesi’nden söz etmek yerinde olacaktır.
Nitekim iş sözleşmesinin feshedilmesinden “önce” fesih süreci yürütülürken çıkış koşullarında mutabık kalınması için ihtiyari arabuluculuk müessesine başvurulması halinde ödenecek ek tazminatların; 4857 sayılı İş Kanununun 21 inci maddesine göre ödenen işe başlatmama tazminatı olarak değerlendirilmesi mümkün olmadığından, 193 sayılı GVK madde 25/1-b.1 uyarınca istisna edilmesi mümkün bulunmamakta olup, bu kapsamda ödenen ek tazminatların GVK madde 25/1-b.7 kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu kapsamda; zorunlu arabuluculuk kapsamında 4857 sayılı İş Kanunu madde 21 gereği ödenene işe başlatmama tazminatının en yüksek tutarı olan sekiz (8) aylık ücretin tümü gelir vergisinden muaf olmakla 193 sayılı GVK madde 25/1-b.7 ile düzenlenen tazminatlar (ihtiyari arabuluculuk ile verilen tazminatlar dahil olmak üzere) toplamı en yüksek Devlet memuruna ödenen azami emekli ikramiyesi tutarını aşmayan kısım gelir vergisinden istisnaya konu edilecektir.
Genel Değerlendirme
Uygulamada arabuluculuk sürecinin ikale sözleşmesine nazaran daha pratik ve lehe olduğu kanaatinde bulunmaktayız. Yine eklemekte fayda görmekteyiz ki; 306 nolu GVK Tebliği madde 9 bağlamında; arabuluculuk sonucunda işçiye ödenecek işe iade talebinin kabul edilmemesi üzerine verilecek ek tazminatların sekiz (8) aylık giydirilmiş ücret tutarına kadar olanı bedel gelir vergisinden muaftır.
Aynı şekilde kıdem tazminatı açısından da 193 sayılı GVK madde 25/1-b.7’de belirtilen istisnadan yararlanılabileceği açıktır. Ancak ikale sözleşmelerinde ise; ek tazminatlar ve kıdem tazminatının tamamı dikkate alınacak ve fakat yalnızca 196 sayılı GVK madde 25/1-b.7 kapsamındaki istisnadan yararlanılabileceği unutulmamalıdır.