Türkiye İşçi Partisi’nden (TİP) Hatay Milletvekili seçilmesine karşın cezaevinden tahliye edilmeyen Gezi Parkı davası tutuklusu avukat Can Atalay için meslektaşları Kartal Adliyesi önünde açıklama yaptı. Avukat Selin Nakıpoğlu, “Bu haftadan sonra adli tatil başlayacak, Yargıtay dahil bütün mahkemeler acil işler dışında 1 Eylül’e kadar tatile girecektir. Yargıtay ceza dairesi, bu hafta içinde salıverilme konusunda bir karar vermezse bunun açık anlamı, anayasaya ve hukuka, Anayasa Mahkemesi kararlarına rağmen Can Atalay’ı fiilen hapiste tutmak istediğidir” dedi.
Geçen 14 Mayıs’ta yapılan seçimlerde TİP’ten Hatay Milletvekili seçilen Gezi Parkı davası tutuklusu avukat Can Atalay’ın İstanbul Silivri’deki Marmara Cezaevi’nden tahliye edilmemesine karşı tepkiler sürüyor. Meslektaşları bugün Kartal Adliyesi önünde açıklama yaparak Atalay’ın tahliyesini talep etti.
“Can Atalay Meclis’e. Can Atalay’a özgürlük” yazılı pankartın açıldığı açıklamada, ortak açıklamayı avukat Selin Nakıpoğlu okudu. Anayasa’nın emrine uyulma çağrısı yapan Nakıpoğlu, şunları söyledi:
“ANAYASA MAHKEMESİ’NİN KARARLARININ GEREĞİ YERİNE GETİRİLSİN: Anayasa Mahkemesi’nin herkesin uyması zorunlu olan kararlarının gereği yerine getirilsin. Bundan daha meşru, daha yasal bir talep olabilir mi? Bu devlet bir hukuk devleti, bir anayasal devlet ise zaten herhangi bir talep olmadan da devlet kurumlarının ve görevlilerinin hukuk neyi gerektiriyorsa onu derhal yapması, gereğini yerine getirmesi gerekmez mi? Bir vatandaş hayati bir risk altındayken, mesela çok büyük bir trafik kazası nedeniyle kanlar içinde yerde yatarken, acil sağlık yardımına ihtiyaç duyduğunda devletin ilgili kurumları ve görevlileri, ‘Bize ne, bizden bir talepte bulunulsun, bir inceleyelim, birkaç ay sonra bakarız’ diyerek kaza yerine ambulans ve sağlık görevlisi göndermez ve kazazedeyi ölüme terk eder mi? Böyleyse devlet niye var? Şimdi Can Atalay’ın hâlen daha hapiste tutulması, üstelik talepte bulunulmasına karşın olması gerekenle hukukun öngördüğü ile tezat olarak ‘Milletvekili seçilmesi yargılamayı etkilemez, hapiste tutulmasında bir sakınca yoktur’ diyen, diyebilen koskoca bir hukuk kurumu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı karşısında itiraf edelim ki dilimiz tutuldu, söyleyecek söz bulmakta çok güçlük çekiyoruz. Neden mi?
‘YASAMA DOKUNULMAZLIĞINDAN YARARLANAMAZ’ DEMEK ANAYASAYA AYKIRI
Aynı konuda, aynı durumla karşılaşmış başkaca milletvekilleri hakkında benzer yargısal süreçler yaşanmış, nihayetinde bizim yürürlükteki Anayasamız, yasalarımız ve hukuk sistemimize göre son sözü söyleme, belirleme yetkisi tanınmış olan, her derecedeki yargı kurumları, mahkemeler de dahil herkesin bu son söze uymak zorunda olduğu Anayasa ile emredilmiş Anayasa Mahkemesi’nin kararları ortada da ondan. Şimdi Can Atalay’ın dosyası ve talebi önünde duran Yargıtay ceza dairesi, daha önce aynı durumdaki milletvekilleri hakkında ‘Bu milletvekillerinin işlediği ileri sürülen suçlar yasama dokunulmazlığı kapsamına girmez, yargılamaya devam edilebilir, tutukluluğun sona erdirilmesi ve derhal salıverilme talebi konusunda da hemen karar vermem gerekmez, dosyanın esasıyla ilgili karar verirken salıverilme talebini de değerlendiririm’ demiş. Peki, sonra ne olmuş? Bu kararların mağduru, muhatabı olan milletvekilleri anayasal ve yasal haklarını kullanıp konuyu Anayasa Mahkemesi’ne taşımışlar. Anayasa Mahkemesi başvuruyu incelemiş, neticede ‘Yargıtay ceza dairesinin kararının Anayasa’ya ve hukuka uymadığını, işlediği iddia olunan suçlar nedeniyle yasama dokunulmazlığından yararlanamaz demenin Anayasa’ya aykırı olduğunu; yargılamanın aksine bir Meclis kararı olmadığı takdirde milletvekilliği görev süresi bitinceye kadar durdurulması gerektiğini’ belirtmiştir.
ENİS BERBEROĞLU’NDA ÖZGÜRLÜĞÜN İHLALİNE KARAR VERİLMİŞTİ
Yalnızca bu kadar mı? Hayır, aynı zamanda Enis Berberoğlu kararında şunu da açık ve net olarak söylemiştir. ‘Kişi milletvekili seçildikten sonra Anayasa’nın 83’üncü maddesi uyarınca tutuklanamaz, yargılanamaz ve tutulamaz’ diyen açık Anayasa emri nedeniyle derhal salıverilmesini sağlamak için yargı merciine başvuru hakkı vardır ve yargı merciinin de Anayasa’nın 19/8’inci maddesi uyarınca bu başvuruyu kısa sürede karara bağlamak görevi vardır. Bu nedenle 24 Haziran 2018 seçimlerinde milletvekili seçildiği için 5 gün sonra 29 Haziran 2018’de, yasama dokunulmazlığı nedeniyle salıverilme isteminde bulunan milletvekili Enis Berberoğlu’nun bu istemini, ‘Şimdi değil, esasla birlikte değerlendireceğim’ gerekçesiyle gündeme almayıp bir karar vermemiş ve aradan 3 ay geçtikten sonra 26 Eylül 2018’de bu konuda da esasla birlikte bir karar vermiş olmasını anayasaya ve hukuka aykırı bulmuş ve kişi özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir.
HUKUKA EN BAŞTA UYMASI GEREKENLER YARGI GÖREVLİLERİDİR: Konu ve durum bu kadar açık, şeffaf ve net olmasına karşın 14 Mayıs’ta milletvekili seçildikten sonra 25 Mayıs 2023’te Yargıtay’a salıverilme isteminde bulunan arkadaşımız, meslektaşımız Can Atalay’ın bu talebin ardından aradan geçen 47 güne karşın hâlâ bu konuda karar verilmemiş olması anlaşılabilir, izah edilebilir değildir. Anayasa Mahkemesi kararına karşı fiili bir direnme, karşı koymadır. Bu haftadan sonra adli tatil başlayacak, Yargıtay dahil bütün mahkemeler acil işler dışında 1 Eylül’e kadar tatile girecektir. Yargıtay ceza dairesi, bu hafta içinde salıverilme konusunda bir karar vermezse bunun açık anlamı, Anayasa’ya ve hukuka, Anayasa Mahkemesi kararlarına rağmen Can Atalay’ı fiilen hapiste tutmak isteğidir. Hukuka ve Anayasa’ya en başta uyması, saygı göstermesi gerekenler mahkemeler, savcılıklar, barolar, hukuk kurumları ve yargı görevlileridir. Hukuka aykırılıklara karşı koyması, gidermesi gerekenlerin, bu bariz hukuksuz tutulmaya bizzat neden olmaları, onaylamaları çok ağır bir durumdur.
UMUYORUZ Kİ YARGITAY CEZA DAİRESİ HUKUKUN GEREĞİ GİBİ DAVRANACAKTIR
Umuyoruz ki Yargıtay ceza dairesi bu hafta içinde hukukun gereği gibi davranacaktır. Beklentimiz budur, isteğimiz budur. Toplumsal barış ancak adaletin hüküm sürdüğü, devlet ve kurumları dahil herkesin ortak mutabakat metni olan anayasa çerçevesinde davrandığı ve görevini yaptığı bir düzende mümkün olabilir. Hepimize düşen sorumluluk buna uygun davranmaktır. Can’ın arkadaşları ve meslektaşları olarak bütün kurumları bu konuda üstüne düşen görevi derhal yerine getirmeye davet ediyoruz. Can Atalay’a özgürlük istiyoruz. Adalet istiyoruz. Hukuka saygı istiyoruz.”