20.05.2024 Tarihli ve 32551 Sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan gelişmeler…

  • Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Karaelmas Siber Güvenlik Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği, Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. İşbu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir.
  • Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Kariyer Planlama Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği, Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. İşbu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir.
  • Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Maden Makinaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği, Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. İşbu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir.
  • Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Medeniyet Araştırmaları ve Değerler Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği, Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. İşbu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir.
  • Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Obezite ve Diyabet Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği, Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. İşbu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir.
  • Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Okul Öncesi Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği, Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. İşbu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir.
  • Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Özel Eğitim Hizmetleri Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği, Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. İşbu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir.
  • Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği, Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. İşbu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir.
  • Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Roman Kültürü Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği, Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. İşbu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir.
  • Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Sakine-Şevki Yurtbay Gıda Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği, Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. İşbu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir.
  • 2024 Yılı Nisan Ayına Ait Dahilde İşleme İzin Belgelerinin (D1) Listesi, Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.
  • 2024 Yılı Nisan Ayına Ait Yurt İçi Satış ve Teslim Belgelerinin (D3) Listesi, Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.
  • 2024 Yılı Nisan Ayına Ait Hariçte İşleme İzin Belgelerinin (H1) Listesi, Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.
  • 2024 Yılı Nisan Ayına Ait Firma Talebine İstinaden İptal Edilen Dahilde İşleme İzin Belgeleri Listesi, Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
  • 2024 Yılı Nisan Ayına Ait Resen İptal Edilen Dahilde İşleme İzin Belgeleri Listesi, Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.
  • Anayasa Mahkemesinin 1/2/2024 Tarihli ve E: 2023/177, K: 2024/30 Sayılı Kararı, Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. İtiraz yoluna başvuran Danıştay Onuncu Dairesi, 1/7/2022 tarihli ve 7416 sayılı Elektronik Ticaret Aracı Hizmet Sağlayıcı ve Elektronik Ticaret Hizmet Sağlayıcıları Hakkında Yönetmelik’in 2. maddesinin (2) numaralı fıkrasının; 4. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b), (ç), (d), (f), (g), (h), (ı), (i), (o), (ö), (p), (r) bentlerinin; 6. maddesinin (3) ve (5) numaralı fıkralarının ve 10., 11., 12., 13., 14., 15., 16., 17., 18., 19., 20., 21., 24., 25., 26., 27., 28., 29., 30., 31., 32., 33. Maddelerinin Anayasaya aykırılını ileri sürerek iptalleri için başvurmuştur. Başvuru kararında özetle; ekonomik bütünlük içinde bulunma hâlinden bir şirketin yönetiminde belirleyici rol oynama ya da payların çoğunluğuna veya bunlar üzerinde tasarruf yetkisine sahip olunmasının anlaşılması gerektiği, itiraz konusu kuralla ekonomik bütünlük içinde bulunma hâlinin belirlenmesinde ölçüt olarak alınan paylarının en az yüzde yirmi beşine sahip olunması hâlinin ise pay sahibine ekonomik bütünlük içinde bulunulduğu kabul edilen şirket yönetiminde söz sahibi olma ve belirleyici rol oynama imkânı sağlamadığı, ekonomik bütünlük içinde bulunma hâlinin belirlenmesinde paylarının en az yüzde yirmi beşine sahip olunması hâlinin de ölçüt olarak kabul edilmesinin elektronik ticaret aracı hizmet sağlayıcılarının faaliyetlerine orantısız biçimde müdahale edilmesine yol açtığı, ayrıca ekonomik bütünlük içinde bulunulduğu kabul edilen şirket yönetiminde söz sahibi olma ve belirleyici rol oynama imkânı sağlamayan ölçütün elektronik ticaret piyasasında kartelleşme ve tekelleşmeyi önlemek suretiyle rekabet ortamının korunması amacına ulaşma bakımından ölçülülük ilkesinin gereklilik unsurunu da taşımadığı, bu itibarla elektronik ticaret aracı hizmet sağlayıcılarının teşebbüs özgürlüğünün ve mülkiyet hakkının ihlal edildiği belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2., 13., 35. ve 48. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. AYM kararında “…paylarının en az yüzde yirmi beşine ya da…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın reddine oybirliğiyle, “…bilirkişinin hak ve yükümlülükleri ile görevlendirilmesine ilişkin usul ve esasları yönetmelikle belirlemeye...” bölümünün Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın reddine oybirliğiyle, Kanun’un 7. maddesiyle eklenen ek 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın reddine oybirliğiyle, “..net işlem hacminin;..” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın reddine oyçokluğuyla, kalan kısmının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın reddine oyçokluğuyla 1/2/2024 tarihinde karar verilmiştir.
  • Anayasa Mahkemesinin 1/2/2024 Tarihli ve E: 2023/95, K: 2024/34 Sayılı Kararı, Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. İtiraz yoluna başvuran Ankara 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi, : 22/12/2016 tarihli ve 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 155. maddesinin “…tecavüz davasında sahip olduğu sınai mülkiyet hakkını savunma gerekçesi olarak ileri süremez.” bölümünün Anayasa’nın 2., 10., 11., 35. ve 36. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Başvuru kararında; çatışan hakların varlığı durumunda sonraki marka, patent veya tasarım hakkı sahibinin kendisine karşı açılan tecavüz davasında, tescilden kaynaklanan sınai mülkiyet hakkını savunma gerekçesi olarak ileri sürememesinin mülkiyet hakkı ve hak arama hürriyetine aykırılık oluşturduğu, kuralın eşitlik ilkesi ve hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmadığı belirtilerek Anayasa’nın 2., 10., 11., 35. ve 36. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. AYM kararında hak sahibinin kendi hakkından önceki rüçhan veya başvuru tarihinde hak sahiplerinin açmış olduğu tecavüz davasında mülkiyet hakkına sahip olduğunu her türlü delille ispat edebileceğinden 22/12/2016 tarihli ve 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 155. maddesinin “…tecavüz davasında, sahip olduğu sınai mülkiyet hakkını savunma gerekçesi olarak ileri süremez.” bölümünün Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itiraz talebinin reddine 1/2/2024 tarihinde oybirliğiyle karar vermiştir.
  • Anayasa Mahkemesinin 21/12/2023 Tarihli ve 2019/8609 Başvuru Numaralı Kararı, Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. İşbu karara konu Bireysel Başvuru, iş kazasına bağlı olarak meydana gelen iş gücü kaybından doğan zararın tazmini talebiyle açılan davada Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından tespit edilen maluliyet oranına davacı tarafından itiraz edilmemesi sebebiyle maluliyet oranı yönünden karşı taraf lehine usule ilişkin kazanılmış hak oluştuğu dayanağıyla maluliyet oranı daha yüksek hesaplanan Adli Tıp Kurumu raporunun hükme esas alınmaması bundan dolayı da gerçek zararın belirlenmemesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının, davanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Başvurucu, davada usule ilişkin kazanılmış hak kurumunun hatalı yorumlandığını, ortada yargısal makamlar tarafından yapılan bir tespit bulunmadığını, dolayısıyla ATK raporunun esas alınmasının önünde bir engel olmadığını belirtmiştir. Ek olarak, maluliyet oranı konusunda ATK Genel Kurulundan rapor alınarak mevcut raporlar arası çelişkinin giderilmediğini ileri sürmüştür. AYM, mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamaların mahkemeye erişim hakkını ihlal edebileceğinden maluliyet oranı daha yüksek hesaplanan Adli Tıp Kurumu raporunun hükme esas alınmaması suretiyle gerçek zararın belirlenmemesi sonucu mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir. Başvurucu; ihlalin tespiti ile yeniden yargılama yapılması ve 50.000 TL maddi, 20.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur ancak tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan ihlalin ve sonuçlarının ortadan kalkması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağına karar verilerek tazminat talebi reddedilmiştir. Sonuç olarak AYM, Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE 21/12/2023 oybirliğiyle karar verilmiştir.
  • Anayasa Mahkemesinin 21/12/2023 Tarihli ve 2020/21347 Başvuru Numaralı Kararı, Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. İşbu karara konu Bireysel Başvuru, trafik kazası neticesinde meydana gelen ölümden dolayı açılan destekten yoksun kalma tazminatı davasında, ilk bilirkişi raporunda hesaplanan zarar miktarına davacılar tarafından itiraz edilmemesi sebebiyle miktar yönünden karşı taraf lehine usule ilişkin kazanılmış hak oluştuğu gerekçesiyle zarar miktarının daha yüksek hesaplandığı ek bilirkişi raporunun hükme esas alınmaması suretiyle kısmen reddedilmesiyle yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Başvurucular, yargılama sürecinde alınan ek bilirkişi raporunda önceki rapora göre zarar miktarının daha yüksek hesaplanması üzerine fazlaya ilişkin tazminat taleplerinin karşılanması için ayrıca açtıkları davanın ilk bilirkişi raporuna itiraz etmedikleri gerekçesiyle karşı taraf lehine usule ilişkin kazanılmış hak oluştuğunun kabul edilerek reddedilmesinin hukuksal bir dayanağı olmadığını, nitekim gerek 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda gerekse 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda ya da 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda usule ilişkin kazanılmış hak şeklinde bir müessesenin düzenlenmediğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. AYM zararın usule ilişkin sebeplerle karşılanmadığını ve maddi hukuka göre sahip olunan hakların bizzat kaldırılmış olduğunu söyleyerek mahkemeye erişim hakkına ölçüsüz bir müdahale yapıldığını belirtmiştir. Sonuç olarak AYM, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine, mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın incelenmesine gerek olmadığına ve yeniden yargılama için ilk derece mahkemesine gönderilmesine 21/12/2023 tarihinde oybirliğiyle karar vermiştir.
  • Anayasa Mahkemesinin 1/11/2023 Tarihli ve 2017/33865 Başvuru Numaralı Kararı, Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. İşbu karara konu Bireysel Başvuru, çevresel etki değerlendirmesinin olumlu olduğuna ilişkin kararın iptali talebiyle açılan davanın reddedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. AYM kararında başvurucuların bir kısmı yönünden başvuruyu düşürmüş, bir kısmı yönünden kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiş, birtakım başvurucular yönünden özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiş, birtakım başvurucular yönünden özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna ve Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine oyçokluğuyla 1/11/2023 tarihinde karar vermiştir.
  • Anayasa Mahkemesinin 14/12/2023 Tarihli ve 2019/1693 Başvuru Numaralı Kararı, Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. İşbu karara konu Bireysel Başvuru, sağlık sebebiyle askeri öğrencilikten ilişiğin kesilmesinden dolayı uğranılan zararların tazmini talebiyle açılan davada hakkaniyete aykırı karar verilmesi ve mahkemeye erişimi engelleyecek şekilde aleyhe vekâlet ücretine hükmedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Bireysel başvuruya konu olayda, başvurucu 18/8/2008 tarihinde Maltepe Askeri Lisesine kaydolmuştur. Askeri lise eğitiminin ardından Kara Harp Okuluna geçiş için yapılan sağlık muayeneleri kapsamında 9/4/2012 tarihinde İzmir Asker Hastanesindeki muayenesinde başvurucunun harp okulu öğrenciliğine engel bir rahatsızlığının tespit edilmemesi üzerine Kara Harp Okuluna kabulü gerçekleştirilmiştir. Sınıflandırma muayeneleri kapsamında Ankara Mevki Asker Hastanesine sevk edilen başvurucuya burada yapılan muayenesi sonucunda 29/7/2013 tarihli raporla “Tremor, tanımlanmamış (ileri derece)” tanısı konulmuş ve söz konusu tanı sebebiyle hakkında “Askeri öğrenciliğe devam edemez.” kararı verilmesi üzerine 4/11/2013 tarihi itibarıyla başvurucunun askeri öğrencilikle ilişiği kesilmiştir. Başvurucu zararı sebebiyle idareden tazminat talebinde bulunmuş ancak reddedilmiştir. Ardından başvurucu Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde (AYİM) fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 1.000 TL tutarında maddi, 50.000 TL tutarında manevi zarar olduğunu belirterek tam yargı davası açmıştır; bilirkişi raporunda da askeri öğrenciliğin doğrudan söz konusu hastalığa sebep olamayacağı ancak askerlik eğitiminin zorlu, disiplinli özelliği nedeniyle veya ani koşul değişiklikleri ile sıra dışı stres ve anksiyete ortaya çıkmışsa hastalığın ilerlemesine yol açabileceği belirtilmiştir. Mahkeme gerekçeli kararında davalı idarenin tazmin sorumluluğundan söz edilemeyeceği belirtilmiştir. AYM kararında, hakkaniyete uygun yargılama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna, mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna ve yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına 14/12/2023 tarihinde oybirliğiyle karar verilmiştir.
  • Anayasa Mahkemesinin 14/12/2023 Tarihli ve 2020/35096 Başvuru Numaralı Kararı, Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. İşbu karara başvurucu tutukluluk incelemelerinin mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvurucunun şikâyete konu süreçte tutukluluğa yönelik itirazlarını,
  • Tutuklamasına dayanak olan delillerin içeriğine veya nitelendirilmesine yönelik iddialarını, lehine ve aleyhine olan görüş ve değerlendirmelerine karşı beyanlarını tahliye taleplerini mahkeme önünde sözlü olarak dile getirmesi mümkün olmadığından silahların eşitliği ve çekişmeli yargılama ilkeleri ile bağdaşmamakta olduğunu söylenmiştir. AYM, Anayasanın 19.maddesinin sekizinci fıkrasının ihlal edildiğine oybirliğiyle karar verilmiştir.
  • Anayasa Mahkemesinin 14/12/2023 Tarihli ve 2021/18914 Başvuru Numaralı Kararı, Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. İşbu karara konu Bireysel konu Bireysel Başvuru, hakkında adli soruşturma bulunduğu gerekçesine dayanılarak başvurucunun bilirkişi listesinden isminin çıkarılması nedeniyle adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Başvurucu, Ankara Bilirkişilik Bölge Kurulu Başkanlığı bünyesinde bilirkişi olarak görev yaparken 14/11/2019 tarihli kararla bilirkişilik listesinden çıkarılmıştır. Bu kararda, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan gelen yazıda başvurucu hakkında FETÖ/PDY üye olma suçundan soruşturma bulunduğu ve ByLock kullandığı tespit edilen hattın fiili kullanıcısının başvurucunun eşi olduğu belirtilmiştir. Kurul, 6754 sayılı Bilirkişilik Kanunu’na dayanarak terör örgütleriyle iltisaklı veya irtibatlı kişilerin bilirkişilik yapamayacağına karar vermiştir ve başvurucunun savunması alınmamıştır. Mahkeme, bilirkişilik görevinin kamu görevi niteliğinde olduğunu, terör örgütleriyle iltisak veya irtibat iddialarının bu görevi yapmaya engel teşkil ettiğini ve başvurucu hakkındaki soruşturmanın devam ettiğini gerekçe göstererek işlemde hukuka aykırılık bulunmadığına karar vermiştir. AYM, başvurucunun terör örgütleriyle irtibatı ya da iltisaklı olduğu hususunda verilen idari ve yargısal kararlarda objektif ve ikna edici nitelikte gerekçelerin ortaya konulamadığı, başvurucunun ilave tedbirlere maruz bırakılmasına ilişkin gerekliliğin söz konusu kavramların kapsamını gösterecek şekilde somut olgulara dayalı olarak ilgili ve yeterli gerekçelerle açıklanamadığı değerlendirerek Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerektiğine hükmetmiştir. Sonuç olarak AYM, Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine, yeniden yargılama yapılmak üzere geri gönderilmesine 14/12/2023 tarihinde oybirliğiyle karar vermiştir.
  • Anayasa Mahkemesinin 14/12/2023 Tarihli ve 2021/44260 Başvuru Numaralı Kararı, Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. İşbu karara konu Bireysel Başvuruda başvurucu, yurt dışına çıkamama adli kontrol tedbirine uymadığı gerekçesiyle tutuklanmasının kişi hürriyeti ve güvenliği ile seyahat özgürlüğü hakkını ihlal ettiğini iddia etmiştir. Başvurucu, kaçma şüphesi olmamasına rağmen istihbari bilgiye dayanarak tutuklandığını, yurt dışına çıkamama adli kontrol tedbirini ihlal ettiğine dair somut delil bulunmadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini, sadece terör örgütü suçundan yargılanıyor olması nedeniyle denize giren diğer insanlardan farklı muamele görerek tutuklanmasının eşitlik ilkesini ihlal ettiğini söylemiştir. AYM başvurucunun tutulmasının hukukiliğinin denetimini sağlama noktasında keyfiliğe engel olacak hukuki güvencelerin sağlandığını ve kararda bariz bir hata veya açık bir keyfilik bulunmadığı söylemiştir. Tutuklamaya yol açan sebepler, somut olayın özel şartları ve tutukluluk süresi birlikte değerlendirildiğinde orantılılık ilkesine uygun bulunmuştur. Sonuç olarak AYM, seyahat hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna, tutulma kapsamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna ancak ihlal edilmediğine 14/12/2023 tarihinde oybirliğiyle karar vermiştir.
  • Anayasa Mahkemesinin 19/12/2023 Tarihli ve 2018/11198 Başvuru Numaralı Kararı, Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. İşbu karara konu Bireysel Başvuruda başvurucular, Sincan T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu olarak bulunduğu sırada Kastamonu E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu olan eşine gönderdiği mektubun bir kısmının İnfaz Kurumu tarafından eşine teslim edilmediğini öğrenmiştir. Başvurucu, 9 Kasım 2017 tarihli dilekçesi ile İnfaz Kurumundan bu konu hakkında bilgi talep etmiştir. İnfaz Kurumu, 15 Kasım 2017 tarihli cevabında, boş (yazısız) ve desenli mektup kağıtlarının Kurum kantininden temin edilebileceği gerekçesi ile ilgiliye verilmediğini ve boş kâğıt ve zarfların emanet eşya deposuna kaldırıldığını bildirmiştir. AYM, ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun boş sayfaların şahsi olarak önemi ve teslim edilmemesinin nasıl bir zarara yol açtığı konusunda bir açıklama yapmadığı göz önünde bulundurulduğunda, kişisel açıdan da önemli bir zararın söz konusu olmadığı kanaatine varmış ve başvurunun anayasal ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna oybirliğiyle karar verilmiştir.
  • Anayasa Mahkemesinin 19/12/2023 Tarihli ve 2019/5202 Başvuru Numaralı Kararı, Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. İşbu karara konu Bireysel Başvuru, cemaat vakfı yönetimi seçimi taleplerinin reddedilmesi nedeniyle örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasında bulunmuşlardır. Vakfın yönetim kurulu seçiminin en son 1991 yılında yapıldığını ve idari ve yargı makamlarının bu duruma çözüm getiremediğini ileri sürmüşlerdir. Başvurucular, cemaat vakıf üyelerinin haklarının Lozan Antlaşması ile korunduğunu ancak bu durumun mahkemece göz ardı edildiğini, vakfı hiçbir yönden denetleyemediklerini belirterek mülkiyet hakkı, din ve vicdan özgürlüğü ile örgütlenme özgürlüklerinin ihlal edildiğini iddia etmişlerdir. AYM, devletin üzerine düşen şekilde yönetmelik düzenlemesi yapmadığının anlaşıldığı ifade edilmiştir. Bu durum, başvurucuların cemaat vakıf yönetim kurulu seçimleri yapılmamasıyla ilgili şikayetinin uzunca bir süre çözümsüz bırakılarak örgütlenme özgürlüğünün getirdiği haklara erişimlerini imkansız kıldığı belirtilmiş ve Anayasa’nın 33. maddesinde güvence altına alınan örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğine oybirliğiyle karar vermiştir.
  • Anayasa Mahkemesinin 19/12/2023 Tarihli ve 2021/28076 Başvuru Numaralı Kararı, Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. İşbu karara konu Bireysel Başvuru, yabancı bir ülkede istenen bir suç nedeniyle iadesi talep edilen yabancının iade amaçlı tutuklanmasının hukuka aykırı olduğu iddiasına ilişkindir. Başvurucu, rüşvet için para aldığına dair noter belgesini tehdit altında imzaladığını iddia ederek adli kontrol tedbirlerinin yetersiz kalacağı açıklanmadan tutuklanmasına karar verildiğini ve tahliye edilmesine ya da adli kontrol tedbirlerine tabi tutularak serbest bırakılmasına ilişkin taleplerinin gerekçesiz olarak reddedildiğini belirtmiştir. Başvurucu ayrıca, hakkında idari makamlarca ikamet izni iptal edilen, adres değişikliği bildirmeyen/gerçeğe aykırı beyanda bulunan yabancı ve adres beyanına ilişkin idari para cezaları kayıtlarının doğru olmadığını veya bu kayıtların mahkemece iptal edildiğini kanıtlayamamıştır. Bu nedenle başvurucunun tutuklanmasının ölçülülük açısından bir sorun oluşturmadığı belirtilmiştir ancak, başvurucunun tutukluluğuna dair gereken özenin gösterilmediği sonucuna varılmıştır. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrası yönünden ihlal edildiğine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
  • Anayasa Mahkemesinin 20/12/2023 Tarihli ve 2021/24447 Başvuru Numaralı Kararı, Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. İşbu karara konu Bireysel Başvuru, yapılan haberler nedeniyle başvurucunun şeref ve itibarını koruma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Olayda haberlerde başvurucunun tecavüzcü olarak bahsedildiği ve gerçeği yansıtmayan bilgilerin paylaşıldığı belirtilmektedir. Bu durumun özel hayatında mağduriyete, evlilik planlarının engellenmesine ve toplumda sapık muamelesi görmesine yol açtığı ifade edilmiştir. Ayrıca, adliyeye sevk edilirken çekilen fotoğrafının haberle birlikte kullanılmasının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği başvurucu tarafından iddia edilmektedir. AYM, Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınan şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiği kararlaştırılmıştır. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiğine 20 Aralık 2023 tarihinde oybirliğiyle karar verilmiştir.
  • Anayasa Mahkemesinin 10/1/2024 Tarihli ve 2020/38027 Başvuru Numaralı Kararı, Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. İşbu karara konu Bireysel Başvuruda AYM kararda masumiyet karinesinin ihlal edildiği iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir.
  • Anayasa Mahkemesinin 10/1/2024 Tarihli ve 2021/13103 Başvuru Numaralı Kararı, Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Başvurunun konusu, nüfus kaydında yer alan anne adının mahkeme kararıyla silinmesi ve bu durumun aile hayatına saygı hakkını ihlal ettiği iddiasıyla ilgilidir ve yapılan inceleme sonucunda, gerçek annenin tespiti için talep olmadığı ve bu yönde bir araştırma yapılmadığı belirtilmiştir. Dolayısıyla, pozitif yükümlülüklerin yerine getirilmediği ancak somut olayda aile hayatına saygı hakkının ihlal edilmediği sonucuna varılmıştır. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine dair iddianın ise başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğu kararlaştırılmıştır. Sonuç olarak, Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının ihlal edilmediğine karar verilmiş ve yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına karar verilmiştir. Kararın bir örneği Adalet Bakanlığına 10 Ocak 2024 tarihinde oybirliğiyle gönderilmiştir.
  • Anayasa Mahkemesinin 25/1/2024 Tarihli ve 2020/12032 Başvuru Numaralı Kararı, Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. İşbu karara konu Bireysel Başvuru, başvurucunun davalının sözleriyle kişilik haklarına saldırıda bulunduğunu iddia ederek açtığı manevi tazminat davasının reddedilmesi ve bunun sonucunda seref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiği iddiasıyla ilgilidir. AYM, seref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiğine dair iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle başvurunun kabul edilemez olduğunu kararlaştırılmıştır. Bu çerçevede, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına karar verilmiştir. Karar 25 Ocak 2024 tarihinde oybirliğiyle alınmıştır.
  • Anayasa Mahkemesinin 14/2/2024 Tarihli ve 2021/26780 Başvuru Numaralı Kararı, Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. İşbu karara konu Bireysel Başvuru, başvurucunun ceza davasında keşif işlemi sırasında hazır bulundurulmaması nedeniyle usule ilişkin imkanlar bakımından zayıf duruma düşürüldüğü iddiasına odaklanmaktadır. Bu iddia çerçevesinde, silahların eşitliği ve çekişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiği ileri sürülmüştür. Başvuruya ilişkin olarak yapılan değerlendirmeler sonucunda, silahların eşitliği ve çekişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiği iddiasının kabul edilebilir olduğuna karar verilmiştir. Diğer iddiaların incelenmesine gerek olmadığı hükme bağlanmıştır. Karar 14 Şubat 2024 tarihinde oybirliğiyle alınmıştır.
  • Anayasa Mahkemesinin 14/2/2024 Tarihli ve 2021/62060 Başvuru Numaralı Kararı, Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. İşbu karara konu Bireysel Başvuru, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda yedek subaylık statüsünün er olarak değiştirilmesine dair işleme karşı açılan iptal davasında adil yargılanma hakkı ile şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir. Yapılan değerlendirmeler sonucunda, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine dair iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir. Ayrıca, şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiğine dair iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması sebebiyle kabul edilemez olduğuna hükmedilmiştir. Karar oybirliğiyle 14 Şubat 2024 tarihinde alınmıştır.
Share.
Exit mobile version