Enerji Hukuku Araştırma Enstitüsü, Enerji Uyuşmazlıkları Tahkim Merkezi (EDAC), ve Enerji Uyuşmazlıkları Arabuluculuk Merkezi Başkanı, BOSCA Hukuk Bürosu Kurucu ve Yönetici Ortağı Süleyman Boşça ile İstanbul Tahkim Haftası etkinliğinde bir araya geldik. Boşça, enerji sektöründe tahkimin yerine dair bilgiler verdi ve değerlendirmelerde bulundu.
Kısaca kendinizden bahsedebilir misiniz?
Ben 2001 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldum. Avukatlık stajımı Ankara Barosunda yaptım ve hâlâ da kendi hukuk firmam olan BOSCA Hukuk Firmasında kurucu ve yönetici olarak iş hayatımı sürdürüyorum. Bunun yanında meslek hayatıma başladığım tarihten itibaren enerji sektörüne odaklandım, enerji hukukuyla ilgili konuları takip etmeye başladım. Enerji uzmanlaşmak istediğim ilgi alanımdı. Bir de enerji sektörünün serbestleşmeye başladığı döneme denk geldi benim avukatlığa başladığım dönem. Yaklaşık 20 yıldır enerji sektöründe, enerji hukuku alanında çalışıyorum. Tabii bizim bu çalışmalarımız çok başka çalışmalara da yönlendirdi bizi. Bunlardan bir tanesi avukatlığa başladığımız dönemde enerji hukukuna dayalı kaynaklara ulaşmakta çok zorluk yaşıyorduk ve bununla ilgili kendimizi yetiştirebileceğimiz eğitim programları Türkiye için çok sınırlıydı. Bu çabamızın bir ürünü olarak biz Türkiye’de enerji hukukuyla ilgili çalışma yapan bir organizasyonun gerekli olduğunu gördük ve 2007 yılında Enerji Hukuku Araştırma Enstitüsü’nü kurduk. Enerji Hukuku Araştırma Enstitüsü kurulduğu zamandan bu zamana yaklaşık 15 yıllık hayatında enerji sektörünün insan kaynağı gelişiminde çok büyük bir rol aldı. Bu zamana kadar enerji sektöründeki 6 binin üzerinde kişiye eğitim vermişiz. Bunların arasında hukukçular, avukatlar, enerji sektöründeki profesyoneller, yöneticiler, mühendisler ve finansçılar var. Bunun dışında Enerji Hukuku Araştırma Enstitüsü birçok yayın yaptı. Bunlardan belki de en önemlisi Enerji Hukuku Dergisi’ydi. Bu anlamda enerji sektöründeki bilgiye ulaşımın en önemli araçlarından birisi haline geldi. Bunun dışında birçok çalıştay, panel, konferans, sempozyum gibi çalışma yaptık yani aslında enerji sektöründe bir think tank olarak faaliyet gösterdik bu zamana kadar. Bu çalışmaları çoğu zaman sektör paydaşlarıyla da paylaştık. Karar vericilerle, kanun koyucularla paylaştık. Bu anlamda Enerji Hukuku Araştırma Enstitüsü’nün sektöre önemli katkıları olduğunu düşünüyoruz. Bunun dışında tabii biliyorsunuz Türkiye’de arabuluculuk ilk önce iş uyuşmazlıkları sonra ticari uyuşmazlıklar ve sonra da tüketici uyuşmazlıkları için zorunlu dava şartı haline geldi. Biz enerji sektörü için de uzman arabuluculuğun önemli olduğunu düşündük. Bundan yaklaşık 5 yıl önce Türkiye’de ilk sektörel arabuluculuk merkezini kurduk: Enerji Uyuşmazlıkları Arabuluculuk Merkezi. Bu merkez yine Enerji Hukuku Araştırma Enstitüsü bünyesinde kurulan bir merkez. Adalet Bakanlığıyla ortak çalışma yaptık ve bu konuda enerji uzmanlığı arabuluculuk eğitim müfredatını yazdık ve sunduk. Daha sonra bu konuda verilen eğitimlere de destek olduk. Üniversitelerle iş birliği yaptık. Bu eğitimleri bizim enstitümüzün eğitim kadrosundaki eğitimciler vermiş oldu. 2013 yılında İstanbul’da Uluslararası Enerji Tahkimi Sempozyumu yapmıştık. Bir günlük bir etkinlikti dört oturumu vardı. 16 konuşmacımızdan 9 tanesi uluslararası isimlerdi. O dönem İstanbul Tahkim Merkezi Kanunu da meclise sevk edilmişti. Biz o etkinliği İstanbul’da çok yoğun bir katılımla çok başarılı bir şekilde yaptık. O zamana kadar yapılan tahkim etkinlikleri içinde en kalabalık olanıydı. Türkiye’de arabuluculuk ve tahkim müessesesinin birbirini takip etmesi gerektiğini bunların birbirini beslemesi gerektiğini ilk dile getiren yapılardan bir tanesi yine Enerji Hukuku Araştırma Enstitüsü oldu ve dedik ki bu arabuluculuk merkezini bir tahkim merkezi kurarak güçlendirelim. Bunun ihtiyaç analizini yaptık çünkü sektörel bir tahkim merkezi kurma hedefindeydik. Böyle bir merkezle nasıl bir ihtiyaca cevap vereceğiz sorusu üzerine çok yoğun çalıştık. Yaklaşık iki yıl bir çalışma dönemi geçirdik. Oturduk kendi kurallarımızı yazdık. Ondan sonra organizasyon yapımızı şekillendirme çalışmalarına başladık. Ulusal ve uluslararası ayrı iki divan oluşturmamız gerektiği kanaatine vardık. Çünkü en önemli hedefimiz EDAC olarak global bir tahkim merkezi olmaktı ve bunun avantajlarını da gördük. Divanlarımızı oluştururken dikkat ettiğimiz bazı kriterler vardı. Biri, divanda olacak kişiler enerji tahkimi konusunda dünyada önde gelen isimlerde oluşmalı. İkincisi, farklı bölgeleri temsil etmelilerdi. Bunlara çalıştık ve bir yapı oluşturduk. Amerika’da Avrupa’da Asya’da Afrika’da Uzak Doğu ve Orta Doğu’da bu alandaki önemli isimler sağ olsunlar hepsi bizim bu projemizi içtenlikle destekledi. Sonra yerel uyuşmazlıklar konusunda da ulusal divan oluşturduk ve Türkiye’de enerji alanındaki kıymetli isimleri davet ettik. Divan yapılarımızı böyle oluşturduk. Bizim için bir başka konu güçlü bir sekretarya oluşturmaktı. Bu projeyle beraber aslında Türkiye’nin enerji tahkimi alanında ne kadar kıymetli insan kaynağı olduğunu gördük. Enerji tahkimi alanında yurtdışında eğitim almış yüksek lisans yapmış birçok meslektaşımız EDAC kurulduğu zaman merak edip geldiler ve EDAC bünyesinde çalışmak istediklerini söylediler. Bazılarına biz teklif ettik ve çok güçlü bir sekretarya oluşturduk. Her bir arkadaşımız ayrı bir kıtaya bakıyor. Yani Afrika’dan sorumlu arkadaşımız var, Amerika’dan sorumlu, Avrupa’dan sorumlu, Asya-Pasifik bölgesinden sorumlu, Türkiye’den sorumlu arkadaşlarımız var. Bu arkadaşlarımız o bölgelerde tahkim avukatlarıyla enerji şirketleriyle irtibata geçtiler ve EDAC’ı anlatmaya başladık. Çok yoğun bir çalışmaydı bu. Anlattık ve anlatmaya da devam ediyoruz. En başında söylediğim bir şey vardı bizim kısa-orta-uzun vadeli planımız EDAC’ı anlatmak. İnsanların EDAC’ı tanıması ve güvenmesi lazım. Biz bu iki yıllık süreç içinde şunu gördük; özellikle tarafların Türk olmadığı uyuşmazlıklarda EDAC sözleşmelere yazılmaya başlandı. Bundan da son derece mutlu oluyoruz. Tabii bu tanıtım çalışmalarını yaparken uluslararası arenada yapılan tahkim haftası etkinliklerini gördük. Türkiye’de tahkim merkezleri var, böyle bir etkinlik neden düşünülmedi bu zaman kadar. Kimse yapmadıysa bunu biz yapmalıyız dedik. Pandemi koşullarında oturduk Turkey Arbitration Week adı altında bir etkinlik kurguladık. Bunu hibrit olarak dizayn ettik. Geçen yıl Kasım ayında Altınbaş Üniversitesi’nin de desteğiyle çok başarılı bir etkinlik oldu. Amacımız bu etkinliği her yıl yapmaktı. Bu etkinlik bittikten sonra oturduk bir değerlendirme yaptık ve Türkiye ismini İstanbul olarak değiştirdik. Bunun nedenlerinden biri Türkiye dediğimiz zaman özellikle yabancı katılımcılardan bunu nerede yapacaksınız İstanbul mu Ankara mı gibi sorular aldık. Sonucunda biz bunu kaldıralım çünkü yurt dışından gelecek konuklar için en önemli destinasyon İstanbul dedik. İstanbul’un marka değerini etkinliğe katalım dedik ve ismini değiştirdik. Bundan sonra İstanbul Tahkim Haftası olarak da devam edecek.
EDAC, enerji uyuşmazlıkları özelinde çalışan ilk tahkim merkezi olma özelliği taşıyor. Sektörde görülen açık neydi ve EDAC hangilerini çözüme kavuşturdu?
EDAC’ı kurarken baktık dünyada enerji özelinde çalışan spesifik sektörel bir tahkim merkezi var mı diye ve bunun olmadığını gördük. Kendi kuralları olan, sektöre özel bir enerji tahkim merkezi yoktu. Uyuşmazlıkların yüzde kırk ikisi enerji uyuşmazlıklarıyla alakalı. Bu önemli bir konu. Enerji sektöründe uzmanlık çok önemli. Çünkü enerji sektörünün hem teknik hem hukuki altyapısına baktığınızda enerji sektörü büyük bir sektör ve bu sektördeki uyuşmazlıkların yapısında teknik uzmanlık gerektiren birçok uyuşmazlık var. Sadece mühendislik kapsamındaki teknik uyuşmazlıktan bahsetmiyorum. Hukuki ve finansal anlamda da bir uzmanlık gerektiriyor. Şimdi tahkimin en önemli avantajlarından bir tanesi diyoruz ki geleneksel yargılamaya göre daha hızlı ve uygun maliyetli. Bunu nasıl sağlarsınız? Yargılamayı ne kadar kısa sürede yapabilirseniz tahkimin bu avantajlı yönlerinin önemli olduğunu da insanlara gösterebilirsiniz. Birçok uyuşmazlık hâlâ geleneksel devam diyor. Artık neredeyse 10. yılını kutlayacağımız yargılamalar var. Bunun en büyük nedenlerinden bir tanesi maalesef hakimlerimizin enerji sektörünü bilmemeleri, tanımamaları, sektöre yabancı olmaları. İkincisi, doğru bilirkişi seçiminin yapılamaması. Bunlar yargılamaları öyle çok uzatıyor ki artık açılan davaların üzerinden o kadar mevzuat değişikliği yaşandı ki artık açılan davaların neticesinde elde edilmesi talep edilen sonuca davayı kazansanız bile ulaşamayacak konuma geliyorsunuz çünkü hızla değişiyor enerji sektörü. Dolayısıyla taraflar hak kaybına uğruyor. Bu bahsettiğimiz rakamlar da düşük rakamlar değil milyon dolarlarla ifade ettiğimiz bir hak kaybı. Enerji uyuşmazlıklarındaki uzmanlık, öne çıkan avantajlardan bir tanesi. Yani EDAC hakemlerinin uzmanlıklarıyla, divan üyelerinin uzmanlıklarıyla aslında tarafları daha hızlı ve ekonomik bir yargılamayla adalete ulaşmalarını sağlayan bir mekanizma. Bu sadece Türkiye’de değil dünyada da böyle. Enerji uyuşmazlıklarının çözümünün geleceğinde de EDAC’ın çok önemli bir rol oynayacağını düşünüyoruz.
Ticaret dünyası ile hukuk bağlantılarını kuvvetlendirmenin yolları nelerdir?
Kurumsal şirketler bakımından birçok meslektaşımız artık şirketlere in house avukat olarak destek veriyor. Hatta artık bazı meslektaşlarımızın kurumsal şirketlerin yönetim kurulu üyesi olarak da yer alıyor. İş dünyası diyor ki biz çok dinamik bir yapıdayız çok hızlı hareket etmemiz lazım. Artık büyük balık yok hızlı balık var. Uyuşmazlıklar bakımından da bu böyle. Yani bir uyuşmazlığa düştüğü zaman o uyuşmazlıkla 10-20 yıl uğraşmak istemiyor. Ben bunu bir an önce çözeyim ve işime bakayım diyor. Zaten bu davaların uzamasının o kadar büyük maliyeti oluyor ki iş dünyasında, onlar da bir an önce adalete ulaşmak istiyorlar. Geleneksel yargıdaki hantallığı da görüyorlar ve artık iş dünyası uyuşmazlık çözümünde tahkimin kendileri açısından daha ekonomik ve daha hızlı bir çözüm olduğunu da kavrıyorlar. Bu tam olarak oturmuş mu, hayır. Tahkimle alakalı zorluklar da var tabii ki. Örneğin tahkim kararlarının icra edilebilirliğiyle, tenfizi ile alakalı zorluklar. Bunların aşılması lazım. Ama bir taraftan da EDAC gibi kurumların artık şirketlerin sözleşmelerinde yazmaları lazım ki artık birçok sözleşmede de görüyoruz. Avukatların tahkimden yana bazı çekinceleri var, genel olarak söylüyorum. Aslında tahkim avukatları mahkemelerde birkaç dakikaya sığdırılmaya çalışılan savunmalarını tahkim duruşmalarında detaylıca yapabilir.
Taraflar, merkez seçerken neleri göz önüne alıyor?
Birincisi merkezin kurallarına bakıyorlar. Sonra yargılama maliyetlerine bakıyorlar. Hatta en çok buna bakılıyor olabilir. Çünkü uyuşmazlığa göre hakem ücretleri var. Bunun dışında ulusal ve uluslararası tahkimde bakış açısına göre değişiyor.
Yabancı yatırımcıların güvenini kazanmak için nasıl bir yol izleniyor?
Yatırımcıyı yerli ya da yabancı diye ayırmıyorum çünkü sermaye artık global bir hal aldı. Eğer güveni sağlamazsanız yatırımı yaptıramazsınız. Güveni nasıl sağlarsınız? Güveni sağlamanın bir tek yolu var: Hukuk. Güveni hukukla sağlarsınız, hukuk devletiyseniz güven oluşur. Bir de ülkede uygun yatırım koşullarının olması gerekiyor. Güçlü bir bankacılık sistemi kurmalısınız, birçok faktör mevcut. Yatırımcı nerede iş fırsatı görürse oraya gider. Türkiye, bu anlamda fırsatlar ülkesi. Türkiye tahkimle ilgili de çok önemli bir destinasyon. Baktığınız zaman sadece İstanbul için söylemiyorum diğer kentler için de öyle. Altyapımız çok güçlü. En büyük sorun iç lojistik. Herkesi İstanbul’a getiriyoruz ve İstanbul’dan tekrar dağıtıyoruz. Diğer kentlerimize de uluslararası doğrudan uçuşların artması gerekiyor. Özellikle büyük sanayi şehirlerimize yurt dışından doğrudan uçuşların artması gerekiyor. Ulaşım tahkim tarafları için çok önemli. Türkiye’nin Londra gibi Paris gibi önemli bir tahkim merkezi olmaması için hiçbir neden yok.
ISTAW’ın stratejik ilişkiler açısından önemi nedir?
ISTAW çok heyecan verici bir organizasyon. Arkasında EDAC ve müthiş bir ekip var. Herkesin çok farklı özellikleri var ve bunlar bir araya geldiği zaman harika bir sinerji doğuyor. Fikir çok güzel, proje çok başarılı. Geçen sene hibrit yaptık ve çekincelerimiz vardı. Yani katılıma hiç çalışmadık pandemi koşulları nedeniyle ama buna rağmen beklediğimizin çok üstünde katılımcı gelmişti. Bu sene de pandemi şartlarının ortadan kalkması ve çok iyi bir ekip çalışmasıyla 40’ın üzerinde ülkeden ve hemen hemen bütün kıtalardan gelen 700’ün üzerinde katılımcı var. Bunun iki hedefi var bizim açımızdan. Bir tanesi biz EDAC’ı anlatmak ve tanıtmak istiyoruz. Ama ikinci hedefimiz Türkiye’nin ve İstanbul’un dünyanın en önemli tahkim merkezlerinden bir tanesi olabileceğini tüm dünyaya göstermek. Tahkim pazarı çok büyük, hizmet ihracatı konusu çok önemli. Biz EDAC’la Türkiye’nin hizmet ihracatına katkı yapacağımıza inanıyoruz. Bunu da başaracağız. Gelecek yıl Cumhuriyet’in 100. yılı, 2023’te yine Ekim ayında İstanbul Tahkim Haftası etkinliği yapacağız ve gelecek yıl 2023 kişiyi ağırlamayı hedefliyoruz. Bu çok kıymetli bir şey, şimdiden sponsorluklarımızın çoğu doldu. Çok güçlü bir ekiple EDAC’ı uluslararası camiaya daha fazla tanıtacağız. EDAC’ı tüm dünyada enerji uyuşmazlıklarının çözümü için tek merkez yapma hedefimize ulaşacağımıza inanıyorum.