21.03.2023 tarihli ve 32139 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan gelişmeler…
- 7441 Kanun Numaralı Afet Yeniden İmar Fonunun Kurulması Hakkında Kanun ile doğal afetler nedeniyle genel hayata etkili afet bölgesi ilan edilen alanlarda; imar, altyapı ve üstyapı çalışmaları için gerekli kaynağın sağlanması, yönetilmesi ve ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına aktarılması amacıyla Afet Yeniden İmar Fonu (Fon) kurmak, Fonun yönetimi ve faaliyetlerine ilişkin usul ve esasları düzenlenmiştir.
- 1359 Karar Numaralı TBMM Kararı ile Balıkçılık ve Su Ürünleri Sektöründe Yaşanan Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Bir Meclis Araştırması Komisyonu Kurulmasına Dair Karar verilmiştir.
- 137 Kararname Numaralı Olağanüstü Hal Kapsamında Enerji Tüketim Bedellerinin Terkinine Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile 08/02/2023 tarihli ve 6785 sayılı Cumhurbaşkanı Kararıyla ilan edilen olağanüstü hal kapsamında, konutu ve/veya işyeri yıkılan, acil yıkılacak, ağır veya orta hasarlı hale gelen elektrik ve/veya doğalgaz abonelerinin ödenmemiş tüketim bedellerinin terkin edilmesine ilişkindir. Bu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi yayımı tarihi olan 21.03.2022’de yürürlüğe girer.
- 6974 Karar Sayılı 06.02.2023 Tarihinde Meydana Gelen Depremler Nedeniyle Zarar Gören Bazı İllerdeki Tüketicilerin Elektrik ve Doğal Gaz Tüketimlerine Yönelik Tahakkuk ve Tahsilat İşlemlerinin Ertelenmesine Dair Karar ile depremlerin tüketiciler üzerindeki etkilerini azaltmak üzere, deprem bölgesindeki tüketicilerin elektrik ve doğal gaz tüketimlerine yönelik tahakkuk ve tahsilat işlemlerinin ertelenmesine dair usul ve esasları belirlenmiştir. Bu Karar 6/2/2023 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihi olan 21.03.2022’de yürürlüğe girer.
- Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile yönetmeliğin ders başarı notu, değerlendirme ve kayıt silme kenar başlıklı maddelerinde değişiklik ve düzenlemeler yapılmıştır. Bu Yönetmelik yayımı tarihi olan 21.03.2022’de yürürlüğe girer.
- Anayasa Mahkemesinin 01.12.2022 Tarihli ve 2018/15851 Başvuru Numaralı Kararı; canavarca bir his sevki ile veya işkence ve tazip ile kasten öldürme suçunun işlendiği iddiasına dayalı ceza muhakemesinin aynı maddi olay sebebiyle yapılan başvuruda yaşam hakkının maddi ve usul boyutlarının ihlal edildiğine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) karar vermesinden sonraki bölümünün etkisiz yürütülmesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir. Açıklanan gerekçelerle; Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine oy birliğiyle, 01.12.2022 tarihinde karar verildi.
- Anayasa Mahkemesinin 17.11.2022 Tarihli ve 2018/12653 Başvuru Numaralı Kararı; ceza infaz kurumunda oda değişikliğine ilişkin şikâyetin yeterli inceleme yapılmaksızın reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Başvurucu; İdare ve Gözlem Kurulu tarafından gerekçesiz şekilde tek kişilik hücreye konulduğunu, karara yönelik şikâyetiyle ilgili olarak dosya üzerinden ve deliller toplanmadan karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Somut olayda bireysel başvuruya esas alınan davanın açılmasına sebep olan olgu istihbarat bilgisine dayanılarak güvenlik gerekçesiyle başvurucunun geçici bir tedbir niteliğinde, bulunduğu koğuştan alınıp tek kişilik gözlem odasına yerleştirilmesi işlemidir. Başvuru formunda ileri sürdüğü nedenler dikkate alındığında başvurucu, başka bir odada bulunmasının medeni hak ve uyuşmazlık kapsamında hangi hakkını etkileyeceği hususunu da açıklayamamıştır. Açıklanan gerekçelerle; adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna oy çokluğuyla, 17.11.2022 tarihinde karar verildi.
- Anayasa Mahkemesinin 08.12.2022 Tarihli ve 2019/39998 Başvuru Numaralı Kararı; eşin görev yaptığı yerden başka yere yapılan atama işlemi nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Başvurucu 16.02.2018 tarihli Erzurum’a atanma işlemine karşı açtığı davanın aleyhine sonuçlanması nedeniyle iki çocuğu ve eşinden ayrı yaşamaya zorlandığını belirterek aile hayatına saygı ve ailenin korunması hakkının, adil yargılanma ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüş; yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesi ile maddi ve manevi zararlarının tazmini talebinde bulunmuştur. Başvurucunun iddiasının özünün atama işlemi nedeniyle eşi ve çocuklarından uzak bir yerde çalışmak zorunda kalması olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle başvurucunun iddiasının aile hayatına saygı hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir. Açıklanan gerekçelerle; Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine oy çokluğuyla, 08.12.2022 tarihinde karar verildi.
- Anayasa Mahkemesinin 21.12.2022 Tarihli ve 2019/14001 Başvuru Numaralı Kararı; öğretmen olarak atama yapıldıktan ve göreve başlandıktan sonra görevin gerektirdiği şartların taşınmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle atama işleminin idarece iptal edilmesine yönelik işleme karşı açılan iptal davasının reddine dair kararda davanın sonucuna etkili iddianın karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Başvurucu, teknoloji ve tasarım öğretmeni olarak atanmasının ardından mezun olduğu bölümün atanacağı alana uygun olmadığı gerekçesiyle atama işlemi iptal edilmiştir. İşleme karşı açılan davada Mahkeme, idarenin atamama gerekçesini hukuka uygun bularak başvurucunun mezun olduğu yükseköğretim programı nedeniyle teknoloji ve tasarım öğretmeni olarak atama şartını sağlamadığını söylemiştir. Davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bir iddianın Daire tarafından verilen kararların gerekçelerinde yer almadığı görülmektedir. Daire, YÖK tarafından verilen bilgiyi herhangi bir şekilde değerlendirmemiş, bilginin tesis edilen işleme ulaşmadaki hukuki etkisi ve benzeri boyutlarını, işin esası ile ilgili değerlendirmesini ortaya koymamıştır. Bu nedenle yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Açıklanan gerekçelerle; Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine, 21.12.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
- Anayasa Mahkemesinin 19.01.2023 Tarihli ve 2019/37305 Başvuru Numaralı Kararı; cemaat vakfının taşınmazın iadesi talebinin reddedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Başvurucu, davalı idarenin taşınmazın 1936 Beyannamesi’nde bulunmadığını belirtmekle yetindiğini ancak varılan bu sonucun nasıl bir değerlendirmeye dayandığının açıklanmadığını ifade etmiştir. Başvurucu, 1936 Beyannamesi’nde yer aldığı iddia edilen bir taşınmazın sadece güncel tapu kayıtlarına bakılarak eşleştirme yapılmasının mümkün olmadığını ileri sürmüş; bunun ancak Kadastro İdaresinin elinde bulunan belgelerin incelenmesiyle sağlanacağını iddia etmiştir. Başvurucu ayrıca taşınmazın 1985 yılında hükmen intikal ettiği Abdi Çelebi Vakfının Vakıflar Genel Müdürlüğünden ayrı bir tüzel kişiliğinin bulunmadığını savunmuş, taşınmazın 5737 sayılı Kanun’un geçici 11. maddesi kapsamında olmasına rağmen yüzeysel bir incelemeye dayalı olarak iade talebinin reddedilmesinin anılan maddenin amacıyla bağdaşmadığını belirtmiştir. Başvurucu sonuç olarak mülkiyet hakkı ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinden şikâyet etmiştir. Başvurucu tarafından mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiası ile ilgili olarak idari yargı yerinde iptal davası açma yoluna gidilmekle birlikte somut başvuru açısından etkili giderim yolu olan kayıt maliki aleyhine genel hükümler çerçevesinde adli yargı yerinde tapu iptali ve tescil davası açma imkânı kullanılmaksızın bireysel başvuruda bulunulduğu anlaşılmaktadır. Açıklanan gerekçelerle; başvurunun başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna, 19.01.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
- Anayasa Mahkemesinin 19.01.2023 Tarihli ve 2020/5353 Başvuru Numaralı Kararı; ceza davasında başvurucuya (sanığa) dosyadaki mahkûmiyet için önemli ağırlıkta bir delile karşı beyanda bulunma imkânı tanınmaması nedeniyle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Başvurucu, istinaf incelemesi sırasında dosyaya sunulan bilirkişi raporuna karşı itirazlarını sunma olanağı tanınmadığı hâlde Dairece bu raporda yer alan değerlendirmelerin belirleyici delil olarak esas alınıp hüküm kurulduğunu belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Açıklanan gerekçelerle; Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine 19.01.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
- Anayasa Mahkemesinin 01.02.2023 Tarihli ve 2019/38336 Başvuru Numaralı Kararı; taşınmazın kadastrodan kaynaklanan maddi bir hatanın düzeltilmesi kapsamında yüz ölçümü azaltıldığı hâlde tazminat ödenmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Başvurucu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ile Anayasa Mahkemesi kararlarına atıfta bulunarak taşınmazın yüz ölçümünün idareden kaynaklı sebeple azaltılması durumunda azaltılan fark için idare tarafından tazminat ödenmesi gerektiğini savunmuştur. Başvurucu somut olayda 16.900 m² yüz ölçümlü iken satın aldığı taşınmazın alanı yenileme kadastrosu sonucu 13.835,20 m²ye düşürüldüğü hâlde aradaki fark için tazminat ödenmemesinin mülkiyet hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Somut olaydaki hatanın idareden kaynaklandığını iddia eden başvurucu, 4721 sayılı Kanun’un 1007. maddesinde öngörülen tazmin sorumluluğunun koşullarının oluştuğunu vurgulamıştır. Başvurucu son olarak komşu parsel maliklerinin bir kusuru olmadığı hâlde onlar aleyhine dava açmaya zorlanması nedeniyle devletin pozitif yükümlülüklerini yerine getirmediğini belirtmiştir. Somut olaydaki davanın kadastro idaresine karşı değil Hazineye karşı açıldığı anlaşılmıştır. Ayrıca dava 3402 sayılı Kanun’un 22. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca yapılan yenileme kadastrosuna itiraz mahiyetinde bir dava da değildir. Dahası başvurucunun yenileme kadastrosunun hukukiliğine yönelik bir itirazı da bulunmamaktadır. Başvurucu, taşınmazının yüz ölçümünün azaltılması sebebiyle 4721 sayılı Kanun’un 1007. maddesi kapsamında tazminat talebinde bulunmuştur. 4721 sayılı Kanun’un 1007. maddesi uyarınca tazminat davası açılabilmesi için yenileme kadastrosuna karşı iptal davası açılması zorunluluğu bulunmamaktadır. Satın aldığı taşınmazın yüz ölçümü azaltılan kişi, yenileme kadastrosuna karşı dava açmadan da devletin tapu sicilini düzgün oluşturma sorumluluğunu ihlal ettiği iddiasıyla tazminat davası açabilir. Dolayısıyla Asliye Hukuk Mahkemesinin başvurucunun komşu parsel malikleri aleyhine sicilin düzeltilmesi davası açması gerektiği yolundaki gerekçesinin mülkiyet hakkının gerektirdiği usul güvencelerine uygun düşmediği değerlendirilmiştir. Bu durumda Asliye Hukuk Mahkemesinin başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin tespiti ve giderilmesi amacıyla açılan davanın esasını incelememesi, taşınmazın yüz ölçümü azaltılan 3.064,80 m²sinin başvurucu hissesine isabet eden kısmı için 21.01.2000 tarihinde ödediği bedelin tazminat ödenmek suretiyle telafi edilmemesini haklılaştıran olguların somut olayda mevcut olup olmadığını irdelememesi mülkiyet hakkına yapılan müdahaleyi orantısız kılmıştır. Açıklanan gerekçelerle; Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine, 01.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
- Anayasa Mahkemesinin 01.02.2023 Tarihli ve 2020/2395 Başvuru Numaralı Kararı; alkollü araç kullandığı iddiasıyla uygulanan idari yaptırım kararının iptali için yaptığı başvuruda başvurucunun usule ilişkin imkânlar noktasında dezavantajlı duruma düşürülmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Somut olayda alkolmetrenin yanlış ölçüm yaptığını ileri süren başvurucu, Hastaneye müracaat ederek alkol testi yaptırmak istemiştir. Başvurucunun bu talebi Valiliğin genelgesi gerekçe gösterilerek reddedilmiştir. Halbuki başvurucunun toplatılmasını talep ettiği delil ancak devlet yardımıyla elde edilebilecek niteliktedir. Somut olayda ise başvurucunun toplanmasını talep ettiği delil, Valiliğin genelgesiyle engellenmiştir. Dolayısıyla başvurucuya kendisinin elde etme olanağı bulamadığı delilin aksini ortaya koyma hususunda makul imkânlar sunulmamıştır. Sonuç olarak başvurucu, usule ilişkin imkânlar noktasında dezavantajlı bir konuma düşürülmüş; yargılamada silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri ihlal edilmiştir. Açıklanan gerekçelerle; Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine, 01.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.