Ceza Muhakemesi, bir suçun işlenip işlenmediğini, işlenmişse kimler tarafından ve ne şekilde gerçekleştiğini, sorumluluklarının bulunup bulunmadığını, sorumlu iseler bunun türünü ve miktarını belirleyen ve infaz edilebilir bir yaptırımı ortaya koyan bir dizi faaliyetten oluşur[1].Ceza muhakemesinin amacı maddi gerçeğe ulaşmaktır. Bu nedenle her şey delildir(delil serbestliği ilkesi). Deliller haklara can verir ve onları yaşatırlar[2]. Deliller hükmün verilmesinde hakime yol gösteren, yaşanmış bir olayın dünya üzerinde bıraktığı izlerdir[3]. İşte hakimin kararını delillerle doğrudan doğruya bizzat temasa geçerek vermesini ifade eden ilkeye delillerin doğrudan doğruyalığı ilkesi denir[4]. Yani, kararı verecek olan mahkeme veya hâkim, delil sözlü ise, dinleyecek, yazılı ise, okuyacak, eşya veya iz şeklinde ise, görecektir.

Hakim kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir. Bu deliller hakimin vicdani kanaatiyle değerlendirilir. 1 Nisan 2005 tarihinde yürürlüğe giren Ceza Muhakemesi Kanunu’nda mahkemenin delilleri takdir yetkisini düzenleyen hükme, hakimin delilleri serbestçe takdir edeceği ifadesi eklenmiştir. 1412 sayılı CMUK’ un 254/2. maddesine karşılık gelen 5271 sayılı CMK’ nın 217/2. maddesinde, yüklenen suçun, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delile ispat edilebileceği hükmü getirilmiştir[5]. Bu durum delillerin serbest değerlendirilmesi ilkesi olarak adlandırılmaktadır.

Çalışma konum olan “Delillerin doğrudan doğruyalığı” ilkesi delilleri serbestçe değerlendiren hakimin bu delillerle bizzat temasa geçmesini, araya hiçbir araç girmeksizin bunları elde etmesini ve değerlendirmesini ifade eder. 1412 sayılı yasada bu husus 254. maddede düzenlenirken, 5271 sayılı CMK’ da 217. maddesinde yerini almıştır. Delillerin doğrudan doğruyalığı ilkesine vasıtasızlık ilkesi de denilmektedir.

Ceza Muhakemesinin maddi gerçeğe ulaşma amacı esasa alındığında bu ilke muhakemenin en önemli ilkeleri arasında sayılmaktadır.

Hakim önüne gelen olayın çözümünde gerekli olan delilleri kullanırken doğrudan bu delillerle ilişki içerisine girer. Bu durum hakim ve delil arasında herhangi bir aracıyı ortadan kaldırır. Kanaatimce, en doğru ve sağlıklı karar alınmasında delillerin doğrudan doğruyalığı ilkesinin önemi büyüktür.

Doğrudan doğruyalık ilkesi kavram olarak ifade edildiğinde doktrin ve uygulamada farklı terimlerin kullanıldığı görülmektedir. “Yargılamanın Vasıtasızlığı İlkesi”[6] “vasıtasızlık”[7] “duruşmanın vasıtasızlığı”[8] “delillerin doğrudan doğruyalığı”[9] “delillerin doğrudan doğruluğu”[10] “doğrudan doğruya olmalık”[11] gibi birçok farklı terim bu ilke için kullanılmıştır. Ancak çoğunlukla doğrudan doğruyalık terimi kullanılmaktadır. Doğrudan doğruyalık teriminin “delil” kelimesiyle kullanılmasının nedeni ilkenin duruşma ve delille ilişkili olmasındandır. Çünkü delillerin asıl ortaya konulduğu ve değerlendirildiği duruşma evresidir[12]. Delillerin doğrudan doğruyalığı söz edildiğinde duruşmanın da doğrudan doğruyalığından söz edilir.

En genel tanımıyla doğrudan doğruyalık ilkesi, yargılamada uyuşmayı çözen mahkeme ya da yargıcın, bir sonuca ulaşırken, bir fiilin sabit olup olmadığı konusunda çözüm ararken, delillerle bizzat temasa gelmesini, araya hiçbir araç girmeksizin bunları elde etmesini ve değerlendirmesini ifade eder[13]. Bu ilke maddi ve şekli anlamda ifade edilse de bu ayrımın aslında birbirini tamamlayıcı olduğu söylenebilir. Şekli anlamda doğrudan doğruyalığın sağlandığı duruşma, çoğunlukla maddi anlamda doğrudan doğruyalığın da gerçekleştiği bir duruşmadır[14]

Bu ilkeye göre, aydınlatılması gereken fiil bizzat belirlenmeli ve “orijinal” deliller kullanılmalıdır. Mahkeme üzerinde dolaylı ya da yanlış etkiler bırakılmamalıdır[15]. Duruşmada katılacak hakim ya da hakimlerin hazır bulunması şarttır(CMK m. 188/1). Bir oturumda bitmeyecek davada, herhangi bir nedenle bulunamayacak üyenin yerine geçmek ve oya katılmak üzere yedek üye bulundurulabilir(CMK m. 188/3).

Duruşmaya, ara verilmeksizin devam edilerek hüküm verilir. Ancak, zorunlu hâllerde davanın makul sürede sonuçlandırılmasını olanaklı kılacak surette duruşmaya ara verilebilir(CMK m. 190/1). Bütün bu belirtilen kurallar vasıtasızlık ilkesini sağlamaya yöneliktir. Vasıtasızlık ilkesinin bir gereği olarak Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması, mutlak bozma sebebidir(CMK m. 289/1 a).

Her şeyin delil olarak sürülebildiği mahkemede hakimin dikkat etmesi gereken husus fiile en yakın olan “delili” tespit edebilmektir. Örneğin, olayı doğrudan yaşamış tanık tercih edilmelidir. Buradan da anlaşılacağı gibi deliller arasında da uzaklık ve yakınlık derecelerine göre bir öncelik ve sonralık sıralaması vardır. Ancak ceza muhakemesinde her şeyin delil olabileceği de unutulmamalıdır[16].

Delillerin doğrudan doğruyalığı ilkesinin diğer ilkelerle ilişkisini ilerleyen bölümlerde göreceğiz. Ancak sözlülük ilkesi vasıtasızlık ilkesiyle daha çok bütünleşen bir ilkedir. Mahkemede tüm belge ve tutanaklar okunmak zorundadır. Bu durum CMK’ nın 209 ve 214. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu durum sözlü delillin yazılı delilden daha üstün olduğunu gösterir[17]. Belgenin okunması ile delil vasıtasız bir biçimde duruşmaya dahil edilmektedir. Ancak okunma hiçbir zaman CMK’ nın 210/1. maddesini ihlal etmeyecek şekilde olmalıdır. Belgenin okunması duruşmanın ve delillerin doğrudan doğruyalığı ilkesinin bir gereğidir[18].

Tarihçesi

Doğrudan doğruyalık ilkesi ondokuzuncu yüzyıldaki reform hareketleri sonucu ceza muhakemesinde yer almış bir ilkedir. Muhakeme makamını yargılama makamından ibaret sayan, toplum yararını birey yararından üstün tutan, iddia ve savunma makamlarının pasif olduğu, sanığın sadece obje gibi görüldüğü ve yazılı savunmasıyla yetinildiği otoriter rejimlerin sistemi olan tahkik sisteminin yerini, işbirliği sistemi almıştır[19]. Bu arada doğrudan doğruyalık ilkesi bu çerçevede ceza muhakemesinin temel yapısal ilkelerinden kabul edilmiştir.

Daha sonraları ondokuzuncu yüzyılın ortalarına doğru savcılık kurumu oluşturulmuş, açıklık, sözlülük, serbest delil değerlendirme gibi ilkeler ceza muhakemesi kanunlarında yer almıştır[20]. Kaynağını 1878 sayılı Alman CMUK’ dan alan kanunumuz doğrudan doğruyalık ilkesi bağlamında 1412 sayılı kanundan sonra 5271 sayılı yeni CMK’ nda da yeni düzenlemelere gitmiştir.

Sonuç

Doğrudan doğruyalık ilkesi ceza muhakemesinin maddi gerçeğe ulaşabilmesi için hakimin hiçbir vasıta kullanmaksızın kendi vicdani kanaatince delilleri değerlendirmesi ve hüküm vermesidir. İlkenin adının “doğrudan doğruyalık” olmasının nedeninin de delillerle hüküm verecek hakim arasında herhangi bir vasıta olmamasından kaynaklanmalıdır. Çalışmamda bu ilkeyi iki grupta inceledim. Şekli ve maddi anlamda doğrudan doğruyalık ilkelerini değerlendirerek çalışma konumu inceledim.

Bilindiği gibi şekli anlamda doğrudan doğruyalıkta hakim, deliller ve mahkemedeki diğer kişiler arasında bir ilişki bulunmalıdır. Maddi anlamda doğrudan doğruyalık da şekli anlamda doğrudan doğruyalığı tamamlayan bir kavramdır. Bu hususta bu ilkede de hakim delillerle ilişki içerisindeyken olaya “en yakın” delili belirlemelidir. Yasal olarak delillerin doğrudan doğruyalığı ilkesi eski CMUK 254 ile yeni CMK 217. maddelerinde düzenlenmektedir. Bu ilke eski tahkik sistemindeki, iddia ve savunma makamlarının pasif olduğu, sanığın sadece bir obje olarak görüldüğü, sistemden tamamen ayrılarak işbirliği sistemiyle günümüze gelen bir sistemdir. Kanımca, sanığın da bir hakkının olduğu, bireyin toplum yararından üstün tutulduğu düzenlemeleriyle bu ilke ceza yargılamasının objektif olabilmesi için olması zorunlu bir ilkedir.

Ceza yargılamasına ilişkin diğer ilkelerle de iç içe sayılması, onun vazgeçilmez bir ilke oluşunun kanıtıdır. Yargılamada objektiflik çok önemlidir. Hakimini bu hususta rolü büyüktür. Delilleri değerlendirirken tam bir algılama yeteneğine sahip olmalı ve deliller arasında ilişki kurabilecek güce kavuşmalı en önemlisi deliller el tutulacak, gözle görülecek, beş duyuyla algılanacak nitelikte olmalıdır ki, gerçeğe yaklaşılmalıdır. Bu hususta doğrudan doğruyalık ilkesi öncelikli olarak beş duyuyla algılamalara önem verir. Bu algılamalarla elde edilen delilleri yazılı delillerden bile, hatta sanığın, bilirkişinin, tanığın önceki açıklamalarının bulunduğu tutanaktan da önce saymaktadır.

Bu çalışma konusunu almamın nedeni, ceza muhakemesinde en önemli ilke olarak kabul edildiğine inandığım vasıtasızlık ilkesine duyduğum meraktı. İncelemelerimden de algıladığım husus, bu ilke ile hakimler takdirlerinde daha objektif ve açıktırlar. CMK m. 217’ de bu durum zaten belirtilmektedir.

Yargılama sırasında elbette dolaylı delillerde söz konusudur. Dolaylı tanık, sonradan elde edilen üçüncü kişilerin açıklamaları bunlara örnek gösterilebilir. Delil dolaylı nitelikte de olsa hakim vasıtasızlık ilkesinin amacı gereği bu delillerle de eğer olayla yakın ilişkisi var ise ilgilenmektedir.

Bu noktada, Sanık bir obje olarak görülmemiş ve savunma hakkını İHAS 6. maddesi gereği de kullanmıştır. Sanık olmadan yargılamanın yapılmaması, sanığın yargılama esnasındaki açıklamalarının, önceki ifadelerinden öncelikli sayılması doğrudan doğruyalık ilkesinin bir sonucudur.

Sonuç olarak doğrudan doğruyalık ilkesi, ceza muhakemesinin belki de en önemli ilkelerinden biridir. Bu nedenle ilke sadece kanunda yer alan istisnalarla sınırlandırılmamalıdır. Eğer sınırlandırılıyorsa, bu yargılamanın makul sürede olması, maddi gerçeğe çabuk ulaşılması, tanığın korunması gibi nedenlerden dolayı olmalıdır. Hakim yargılamada kendisine verilen bu önemli yetkiyi(delillerin vicdani kanaatince değerlendirmesini), maddi gerçeğe ulaşabilmek için kullanmalı ve delillerle doğrudan ilişki içerisine girmelidir. İnanıyorum ki, yetkili olan her kurum kendine verilen görevi maddi gerçeğe ulaşabilmek için en iyi şekilde yapmaktadır.

 

KAYNAKÇA

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi

BELGESAY, Mustafa, Reşit; “Kanuni ve Takdiri Deliller ve Temyiz Mahkemesinin Delileri Yetkisi,” 1. Baskı, Hukuk İlmini Yayma Kurumu Konferanslar Serisi: 41,  1938.

BELGESAY, Mustafa, Reşit; Hukuk ve Ceza Usulü Muhakemesinde Deliller, 1. Baskı, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Yayınları No: 122, 1940.

CENTEL, Nur, ZAFER, Hamide, Ceza Muhakemesi Hukuku, 6. Baskı, İstanbul, Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş., Kasım, 2008.

Ceza Muhakemesi Usulu Kanunu (Mülga)

Ceza Muhakemesi Kanunu

CİHAN, Erol, Yenisey, Feridun, Ceza Muhakemesi Hukuku, 2. Baskı, İstanbul, 1997.

EREM, Faruk, Diyalektik Açıdan Ceza Yargılaması Hukuku, 6. Baskı, Ankara, 1986.

GÖLCÜKLÜ, Feyyaz, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde “Adil Yargılanma Hakkı”, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/42/462/5268.pdf

KUNTER, Nurullah, YENİSEY, Feridun, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, 11. Baskı, İstanbul, 2000.

ÖZBEK, Veli, Özer, Yeni Türk Ceza Kanunun Anlamı (Açıklamalı-Gerekçeli-İçtihatlı) Genel Hükümler, 1. Baskı, Ankara, Seçkin Yayınları, Ekim, 2005.

ÖZBEK, Veli, Özer, Ceza Muhakemesi Hukuku, 1. Baskı, Ankara, Seçkin Yayınları, Kasım, 2006.

ÖZGENÇ, İzzet, Türk Ceza Kanunu Gazi Şerhi( Genel Hükümler), 2. Baskı, Ankara, Seçkin Yayınları, Kasım, 2005.

ÖZTEKİN, Tosun, Türk Suç Muhakemesi Hukuku Dersleri, C.I, Genel Kısım, 4. Baskı, İstanbul, 1984

ÖZTÜRK, Bahri, ERDEM, Mustafa, R.; Ceza Hukuku Genel Hükümler ve Özel Hükümler, 4. Baskı, Ankara, Turhan Kitabevi, 2005.

ÖZTÜRK, Bahri, ERDEM, Mustafa, Ruhan, Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, 9. Baskı, Ankara, Seçkin Yayınları, 2006.

SOYASLAN, Doğan, Ceza Muhakemesi Usulü Hukuku, Ankara, Yetkin Yayınları, 2000.

SOYASLAN, Doğan, Ceza Muhakemesi Hukuku, 2. Baskı, Ankara, Yetkin Yayınları, 2006.

ŞAHİN, Cumhur, Ceza Muhakemesinde İspat(Delillerin Doğrudan Doğruyalığı İlkesi), Ankara, Yetkin Yayınları, 2001.

ŞAHİN, Cumhur, “Ceza Muhakemesi Hakkında Değerlendirme”, Türk Hukuk Enstitüsü Dergisi, Haziran, 2005.

ŞAHİN, Cumhur, Ceza Muhakemesi Hukuku Gazi Şerhi, Ankara, Seçkin Yayınları, 2005.

ŞAHİN, Cumhur, Ceza Muhakemesi Hukuku I, Ankara, Seçkin Yayınları, 2007.

TAŞDEMİR, Kubilay, ÖZKEPİR, Ramazan, Ceza Muhakemesi Kanunu Şerhi, 3.Baskı, Ankara, Cilt:1, Turhan Kitabevi, 2007.

YENİSEY, Feridun, Uygulanan ve Olması Gereken Ceza Muhakemesi Hukuku, İstanbul, 1988.

YENİSEY, Feridun, Ceza Muhakemesi Hukuku, 3. Baskı, İstanbul, Beta Yayınları, 1998.

YURTCAN, Erdener, Ceza Yargılaması Hukuku, 9. Baskı, Ekim, 2002.

YURTCAN, Erdener, Yeni Ceza Muhakemesi Kanunu ve Yorumu, İstanbul, Vedat Kitapçılık, Ocak, 2005.

YURTCAN, Erdener, Ceza Yargılaması Hukuku, 11. Baskı, İstanbul, Vedat Kitapçılık, Ocak, 2005.

YURTCAN, Erdener, CMK Şerhi, 4. Baskı, İstanbul, Beta Yayınları, Kasım, 2005.

http://www.turkpolitika.com

[1] Cumhur, Şahin; Ceza Muhakemesi Hukuku I, Ankara, Seçkin Yayınları, 2007, s. 69.

[2] Mustafa, Reşit, Belgesay; Hukuk ve Ceza Usulü Muhakemesinde Deliller, 1. Baskı, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Yayınları, No: 122, 1940, s. 9.

[3] Feridun, Yenisey, Uygulanan ve Olması Gereken Ceza Muhakemesi Hukuku, İstanbul, 1988, s. 157.

[4] Bahri, Öztürk, Mustafa, Ruhan, Erdem; Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, 9. Baskı, Ankara, Seçkin Yayınları, 2006, s. 345.

[5] Cumhur, Şahin; “Ceza Muhakemesi Hakkında Değerlendirme”, Türk Hukuk Enstitüsü Dergisi, Haziran, 2005, s. 8.

[6] Tosun, Öztekin, Türk Suç Muhakemesi Hukuku Dersleri, İstanbul, 4. Baskı, C. I., Genel Kısım, 1984, s. 361.

[7] Nurullah, Kunter, Feridun, Yenisey, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, İstanbul, 11. Bası, 2000, s. 468; Bahri, Öztürk, Mustafa, Ruhan, Erdem, Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, Ankara, 5. Baskı, 2000, s. 124.

[8] Erol, Cihan, Feridun, Yenisey, Ceza Muhakemesi Hukuku, İstanbul, 2. Baskı, 1997, s. 38.

[9] Erdener, Yurtcan, Ceza Yargılaması Hukuku, 9. Baskı, Ekim, 2002, s. 142.

[10] Doğan, Soyaslan, Ceza Muhakemesi Usülü Hukuku, Ankara, Yetkin Yayınları, 2000, s. 189.

[11] Erem, Faruk, Diyalektik Açıdan Ceza Yargılaması Hukuku, 6. Baskı, Ankara, 1986, s. 290.

[12] Cumhur, Şahin, Ceza Muhakemesinde İspat( Delillerin Doğrudan Doğruyalığı İlkesi), Ankara, Yetkin Yayınları, 2000, s. 25.

[13] Yurtcan, a.g.e., s. 142.

[14] Şahin, a.g.e., s. 26.

[15] Veli, Özer, Özbek, Ceza Muhakemesi Hukuku, 1. Baskı, Ankara, Seçkin Yayınları, Kasım, 2006, s. 92.

[16] Özbek, a.g.e., s. 92.

[17] Özbek, a.g.e. s. 92 v.d.

[18] Cumhur, Şahin, Ceza Muhakemesi Kanunu Gazi Şerhi, Ankara, Seçkin Yayınları, 2005, s. 595.

[19] Şahin, Ceza Muhakemesinde İspat( Delillerin Doğrudan Doğruyalığı İlkesi), s. 92.

[20] Şahin, a.g.e., s. 92.

Share.
Exit mobile version