Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik Konferansı’nın (COP16) Kolombiya’nın Cali kentinde düzenlenecek zirvesinde, küresel biyoçeşitlilik krizi ve COP15’te kabul edilen tarihi “30×30” hedeflerine ulaşılması konusunda ülkelerin ne kadar ilerleme kaydettikleri ele alınacak. 21 Ekim – 1 Kasım tarihlerinde gerçekleştirilecek olan COP16, ülkelerin doğanın %30’unu 2030’a kadar koruma taahhütlerini nasıl yerine getireceklerine odaklanıyor. Bu taahhüt, Kanada’da 2022’de düzenlenen COP15’te kabul edilen Kumming-Montreal Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesi (GBF) ile şekillendi.

 

COP15’te belirlenen hedefler arasında, dünya yüzeyinin en az %30’unun korunması ve bozulan ekosistemlerin %30’unun restore edilmesi gibi önemli maddeler yer alıyordu. Bunun yanı sıra, fosil yakıtlar gibi çevreye zarar veren 500 milyar dolarlık sübvansiyonların kaldırılması veya dönüştürülmesi ve biyolojik çeşitliliğin korunması için yılda 200 milyar dolar seferber edilmesi taahhüt edilmişti. Özellikle gelişmekte olan ülkeler için sağlanacak fonların 2025 yılına kadar 20 milyar dolar, 2030’a kadar ise 30 milyar dolara çıkarılması hedeflenmişti.

Ancak bu büyük hedeflerin gerçekleştirilmesi için henüz somut adımlar atılması gerekiyor. Zirveye katılan 195 ülke içinde yalnızca 25’i şu ana kadar biyoçeşitliliği korumaya yönelik planlarını sundu. Bu planların en geç COP16’ya kadar tamamlanması gerekiyordu. Ayrıca, dünya genelinde yaban hayatı popülasyonlarının %73 oranında azaldığı ve biyoçeşitlilik kaybının iklim krizini daha da derinleştirdiği raporlarla ortaya kondu. Dolayısıyla, COP16, küresel doğa koruma çabalarının hızlandırılması için kritik bir dönüm noktası olarak görülüyor.

Zirve, aynı zamanda yerli toplulukların doğanın korunmasındaki merkezi rolüne de dikkat çekecek. Yapılan araştırmalar, yerli halkların yönettiği ekosistemlerin daha güvenli ve kalıcı koruma altında olduğunu gösteriyor. Bu nedenle, COP16’da yerli halkların topraklarının korunması ve haklarının güçlendirilmesi, ulusal politikalarla desteklenmesi öncelikli bir konu olacak. Yerli toplulukların geleneksel bilgi ve becerilerinin, doğa koruma politikalarının merkezine alınması gerektiği vurgulanıyor.

Kolombiya Çevre Bakanı Susana Muhamad, COP16’nın Latin Amerika’dan dünyaya biyolojik çeşitlilik ve iklim eylemi konusunda güçlü bir mesaj gönderme fırsatı olduğunu belirtti. Muhamad, Kolombiya’nın biyolojik çeşitlilik açısından zengin bir ülke olarak bu sürece önemli katkılarda bulunacağını vurguladı. Ayrıca, dünya genelindeki biyolojik çeşitliliğin %70’ini barındıran ülkeler arasında yer alan Brezilya ve Kolombiya gibi ülkeler, ekosistem kaybını azaltma konusunda önemli adımlar attı.

Öte yandan, dünya genelinde tarım arazisi yaratmak amacıyla doğal alanların tahrip edilmesi büyük bir endişe kaynağı. Uzmanlar, COP16’nın yalnızca ekosistemlerin korunması değil, aynı zamanda küresel gıda sistemlerinin de biyolojik çeşitlilik kriziyle mücadelede ele alınması gerektiğini belirtiyor. Tüketim alışkanlıklarının adil ve sürdürülebilir bir şekilde gözden geçirilmesi gerektiği vurgulanıyor.

COP16, aynı zamanda yerli halkların haklarının korunması, biyoçeşitlilik kriziyle mücadele için finansman ve kaynakların artırılması gibi konulara da odaklanacak. Zirvede, ülkelerin ulusal biyoçeşitlilik stratejileri ve eylem planlarıyla birlikte, biyoçeşitliliğin korunması için alınacak somut adımların tartışılması bekleniyor.

Toplantıda ayrıca, Avrupa Birliği gibi gelişmiş ülkelerin liderlik rolü üstlenerek biyoçeşitlilik hedeflerine ulaşmada nasıl bir strateji izleyecekleri de önemli bir gündem maddesi olacak. Özellikle, AB’nin COP16’da nasıl bir performans sergileyeceği ve global taahhütleri yerine getirip getiremeyeceği tüm dünya tarafından yakından izlenecek.

Share.
Exit mobile version