2025 yılı, ABD’de temiz enerji sektörü açısından hem önemli zorlukların hem de sınırlı ilerlemelerin bir arada yaşandığı bir dönem oldu. Donald Trump’ın başkanlığı döneminde izlenen enerji politikaları, rüzgâr ve güneş enerjisi gibi yenilenebilir kaynaklara yönelik desteğin azaltılması ve fosil yakıtların teşvik edilmesi yönünde şekillendi. Buna rağmen uzmanlar, temiz enerjinin bazı alanlarda büyümeyi sürdürdüğünü ve sektörün temel dinamiklerinin tamamen ortadan kalkmadığını belirtiyor.

Associated Press’in enerji geliştiricileri, uzmanlar ve siyasetçilerle yaptığı görüşmelere göre, 2025 temiz enerji açısından çalkantılı bir yıl olarak değerlendiriliyor. Federal sübvansiyonların geri çekilmesi, vergi teşviklerinin önemli ölçüde azaltılması, tarifeler nedeniyle artan maliyetler ve politik belirsizlik, birçok proje ve yatırım kararını doğrudan etkiledi. Cumhuriyetçilerin Kongre’den geçirdiği vergi ve harcama paketi, 2022’de kabul edilen kapsamlı iklim yasasıyla oluşturulan birçok temiz enerji programını tersine çevirdi veya ciddi biçimde daralttı.

Trump yönetimi, rüzgâr ve güneş enerjisini sert biçimde eleştirirken, yeni projelerin onaylanmayacağını açıkladı ve yüzlerce projeye verilen federal hibeleri iptal etti. Uzmanlar, bu politika değişikliklerinin şirketleri teşvikler sona ermeden projeleri hızla hayata geçirmeye zorladığını, tedarik zincirlerinin yeniden planlanmasına yol açtığını ve milyarlarca dolarlık yatırımlar açısından belirsizlik yarattığını ifade ediyor. Duke Üniversitesi’nden Brian Murray’ye göre bu gelişmeler, ABD’de sera gazı emisyonlarının önceden öngörülenden daha yavaş düşmesine neden olacak.

Buna karşın güneş enerjisi ve batarya depolama alanları büyümeye devam etti. Wood Mackenzie verilerine göre, Trump yönetiminin ilk dokuz ayında şebekeye eklenen yeni kapasitenin yüzde 85’i güneş ve enerji depolamadan geldi. Uzmanlar bu durumu, güçlü ekonomik temeller, hızla artan elektrik talebi ve bu teknolojilerin görece hızlı devreye alınabilmesiyle açıklıyor. Özellikle veri merkezlerinden gelen yüksek elektrik talebi, temiz enerjinin önemini artıran unsurlardan biri olarak öne çıkıyor.

Nükleer ve jeotermal enerji de 2025’te görece olumlu bir performans sergiledi. Demokratlar ve Cumhuriyetçiler, mevcut nükleer santrallerin işletilmesini sürdürmek, kapatılan bazı tesisleri yeniden devreye almak ve yeni nesil reaktör tasarımlarını desteklemek konusunda ortak adımlar attı. Jeotermal enerjiye yönelik vergi kredilerinin büyük ölçüde korunması da bu alandaki yatırımların devam etmesini sağladı.

Buna karşılık açık deniz rüzgâr enerjisi, 2025’in en olumsuz etkilenen alanlarından biri oldu. Trump yönetimi, büyük projelerde inşaatları durdurdu, izin süreçlerini askıya aldı ve federal finansmanı kesti. Bu durum, sektörde yatırımların ve sermaye akışının ciddi biçimde yavaşlamasına yol açtı.

Uzmanlar, 2026 yılında artan elektrik talebi nedeniyle ABD’nin çok kaynaklı bir enerji stratejisine ihtiyaç duymaya devam edeceğini belirtiyor. Güneş ve batarya depolamanın şebekeye hızlı ve görece düşük maliyetle kapasite eklemeyi sürdüreceği, piyasa koşullarının yenilenebilir enerjileri desteklemeye devam edeceği öngörülüyor. Politik dalgalanmalara rağmen sektör temsilcileri, temiz enerjinin uzun vadeli değerini koruduğu ve temel dinamiklerinin değişmediği görüşünde birleşiyor.

Share.
Exit mobile version