İkinci Dünya Savaşı’nda Spitfire pilotları, duyarlı ve uyumlu tasarımı nedeniyle uçaklarını uzuvlarının bir parçası gibi gördüklerini söylüyorlardı. Gelişen teknoloji eşliğinde 2030’ların savaş pilotları, uçaklarıyla daha da yakın ilişki kuracak, uçaklar pilotların zihnini okuyacak.
İngiltere’den BAE Systems, Rolls-Royce, Avrupa füze şirketi MDBA ve İtalyan havacılık ve savunma şirketi Leonardo tarafından geliştirilen Tempest uçakları baskı altında olduklarında yapay zekâyla aracılığıyla pilotlara yardım edecek. Kasklardaki sensörler, pilotun beyin sinyallerini ve diğer sağlık verilerini izleyecek. Art arda uçuşlardan sonra yapay zekâ, büyük bir biyometrik ve psikometrik veri toplamış olacak. Pilotun karakteristiğine ilişkin bu veri tabanıyla yapay zekâ, sensörlerin uçağı kullanan kişinin yardıma ihtiyacı olduğuna işaret etmesi halinde devreye girecek. Örneğin, yüksek yerçekimi gücü nedeniyle pilotun bilincini kaybetmesi halinde yapay zekâ, uçağın kontrolünü devralabilecek.
BAE Systems, bu tür teknolojilerin deneneceği test uçağının 2027’de uçmaya başlayacağını açıkladı. Bu uçakta, 60 farklı projede yer alan, çoğu yazılım tabanlı dijital kabiliyetler denenecek.
Tempest’in modeli ilk olarak 2018’de bir havacılık fuarında sergilenmişti. O dönem uçak, görünüşü nedeniyle ‘hamile bir pelikana” benzetilmişti. O tarihten sonra uçağın ağırlığı azaltıldı, hatları inceltildi.
Uçmaya başladığında Tempest’a rutin olarak silahlı insansız hava araçlarının eşlik etmesi bekleniyor. Tempest konsorsiyumu bu İHA’ları pilotun yardımcıları diye niteliyor. Bu tür özellikler, sıfırdan yeni izleme ve kontrol sistemlerinin geliştirilmesini gerektiriyor.
Yeni uçak, büyük bir otomasyon yüzdesiyle üretilecek. Üretim hattındaki robotlar, parçaların hızla gönderilebilmesi için verileri tedarikçilerle paylaşacak.
BAE Systems ve Leonardo projede Japon Mitsubishi şirketiyle iş birliği yapacak. Mitsubishi’nin F-X savaş uçağı projesi Tempest’la birçok ortak özelliğe sahip olacak.