02.08.2022 tarihli ve 31911 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan gelişmeler…
- Cumhurbaşkanlığı tarafından 2022/343 sayılı atama kararı uyarınca; Sayıştay Başsavcılığına Millî Savunma Bakanlığı Tedarik Hizmetleri Genel Müdürü İsmail ALTINTAŞ atanmıştır.
- Fırat Üniversitesi tarafından çıkarılan Fırat Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Eğitim-Öğretim Yönetmeliği; Diş Hekimliği Fakültesinde uygulanacak öğrenci kabulü, kayıt işlemleri, eğitim-öğretim ve sınavlara ilişkin usul ve esasları içermektedir. Bu kapsamda Yönetmelik itibariyle öğrenci kayıt-kabul işlemleri ile ilgili esaslar başlığı altında fakülteye giriş ve kayıt şartları, eğitim-öğretim süreleri, programları ve türleri, devam zorunluluğu ve kayıt yenileme hususları düzenlenmiş olup dersler ve sınavlar başlığı altında ise ders türleri, ders muafiyetleri, sınavlar, başarı notunun belirlenmesi ve değerlendirme, not ortalamaları, sınav geçerliliği, sınav sonuçlarının ilanı ve sonuca itiraz, yatay geçiş düzenlemeleri yer almaktadır. Yönetmeliğin son kısmında ise mezuniyet, kayıt dondurma, ilişik kesme ve kayıt silme, kıyafet ve düzen ile disiplin düzenlemelerine yer verilmiştir. Bu Yönetmeliğin yayımı ile 29541 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Fırat Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Eğitim-Öğretim Yönetmeliği yürürlükten kaldırılmıştır. Bu Yönetmelik 2022-2023 eğitim-öğretim yılı başında yürürlüğe girer.
- Anayasa Mahkemesinin 21.04.2022 Tarihli, 2020/87 Esas ve 2022/44 Karar sayılı kararı itiraz yoluna başvuran Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi ile Nevşehir 1. Asliye Ceza Mahkemesinin, Ceza Muhakemeleri Kanunu’na 7188 sayılı Kanun’un 31. maddesiyle eklenen geçici 5. maddenin (d) bendinin Anayasa’ya aykırılığı iddiası ile iptal istemine ilişkindir. Sanıklar hakkında kumar oynanması için yer ve imkân sağlama ile trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçlarından açılan davalarda ilgili Mahkemeler tarafından itiraz konusu kuralın Anayasa’nın 2. maddesi (Cumhuriyetin nitelikleri) ile 38. maddesine (Suç ve cezalara ilişkin esaslar) aykırılık teşkil ettiği iddia edilmiştir. Bakılmakta olan davanın konusunu kovuşturma aşamasına geçilmiş dosyalarda seri muhakeme usulünün uygulanmaması oluşturmaktadır. Bu kapsamda ilgili Mahkemeler itiraz konusu bentte yer alan “…kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış…” ibaresinin bakılmakta olan davada uygulanma imkânı olmadığı üzere iptalini talep etmiştir. Anayasa Mahkemesi tarafından yapılan incelemede; Anayasa’nın 38. maddesinin 1. fıkrası ile güvence altına alınan Suçta ve Cezada Kanunilik İlkesi ile ceza yargılamasında lehe kanunun geçmişe uygulanmasının anayasal bir zorunluluk olduğu, AYM’nin önceki kararlarında itiraz konusu hükümde yer alan ibarelerin iptaline karar verdiği ve kararlarda kesinleşmiş yargı kararıyla sonuçlanmamış yargılamalarda yeni muhakeme usulünün uygulanabilir olduğunun tespitinin yapıldığı, ayrıca basit yargılama usulünün uygulanması ile suç ve cezada kanunilik ilkesi kapsamında lehe kanunun geçmişe yürütülmesi ilkesinin geçerli olduğu, itiraz konusu kuralın belirli bir tarih itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş ya da hükme bağlanmış dosyalarda seri muhakeme usulünün uygulanamayacağını öngördüğü sonuçlarına varmıştır. Anaysa Mahkemesi sayılan bu gerekçelerle; Ceza Muhakemeleri Kanunu’na 7188 sayılı Kanun’un 31. maddesiyle eklenen geçici 5. maddenin (d) bendinde yer alan “…kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış…” ibaresinin “…seri muhakeme usulü…” yönünden Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, OY ÇOKLUĞUYLA karar vermiştir.
- Anayasa Mahkemesinin 21.04.2022 Tarihli, 2021/119 Esas ve 2022/48 Karar sayılı kararı itiraz yoluna başvuran Samsun Bölge İdare Mahkemesi 2. Vergi Dava Dairesi’nin, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 58. maddesinin 5. fıkrasının Anayasa’ya aykırılığı iddiası ile iptal istemine ilişkindir. Ödeme emrine karşı açılan davanın reddi nedeniyle tahakkuk ettirilen haksız çıkma zammının iptali talebiyle açılan davada itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırılığı sebebi ile iptali talep edilmiştir. İtiraz konusu kural borcuna itiraz eden borçlunun bu itirazında tamamen ya da kısmen haksız çıkması halinde hakkındaki itirazın reddedildiği miktardaki kamu alacağının %10 zamla tahsil edileceği yönündedir. Bu sebeple herhangi bir kamu alacağına ilişkin ödeme emrinin tebliği üzerine borçlu tarafından bu meblağ aleyhine dava açılıp kısmen ya da tamamen davanın reddi durumunda borçlu, reddedilen meblağın %10’u tutarında haksız çıkma zammını ödemekle yükümlü olacaktır. Mahkeme yaptığı itirazında ilgili haksız çıkma zammı isteminin kamu borçlusu üzerinde ağır bir külfet oluşturduğu, bu durumun hak arama özgürlüğüne ölçüsüz müdahale olduğu gibi sebepleri ileri sürerek ilgili kuralın Anayasa’nın 2, 13, 36 ve 125. maddelerine aykırı olduğunu iddia etmiştir. Anayasa Mahkemesi; yürütmenin durdurulmasına karar verilmediği sürece ödeme emrine karşı dava açılması tahsil işlemlerini durdurmadığından ve idare kamu alacağının tahsili işlemlerine devam ettiğinden bu dava alacağın tahsili açısından geciktirici veya zorlaştırıcı bir etki doğurmayacağı, bu itibarla ödeme emrine karşı dava açılmasını caydırıcı nitelikteki kuralın tahsilatı hızlandırma etkisi dolaylı ve sınırlı olup kuralın gereksiz yere dava açılmasının zorlaştırılması suretiyle kamu alacağının tahsilinin sürüncemede bırakılmaması şeklindeki amacın gerçekleştirilmesi için elverişli olmadığı, ödeme emrine karşı dava açılmasının ödeme emri içeriği kamu alacağının %10’u oranında zamlı olarak tahsili yoluyla önlenmeye çalışılmasının hakka müdahale teşkil eden araç olduğu ve gereklilik ölçütünü de karşılamadığı, kuralda haksız çıkma zammının hesaplanması açısından tutar olarak ya da borcun aslına oranla bir üst sınır öngörülmediği ve kamu borçlusunun önemli tutarda haksız çıkma zammını ödemek durumunda kalabileceği, bu sebeple kamusal yarar ile kamu borçlularına yüklenen külfet arasında orantısızlık bulunduğu ve kuralın mülkiyet hakkına ölçüsüz bir sınırlama getirdiği, ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davanın reddedilmesi durumunda borcun %10 zamla birlikte tahsil edilecek olması nedeniyle kuralın hak arama özgürlüğünü de sınırladığı gerekçeleri ile Anayasa Mahkemesi kuralın Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, OY ÇOKLUĞUYLA karar vermiştir.
- Anayasa Mahkemesinin 20.07.2022 Tarihli ve 2022/45 Esas ve 2022/89 Karar sayılı kararı itiraz yoluna başvuran Tokat 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin, Karayolları Trafik Kanunu’nun, 3493 sayılı Kanun’un 49. maddesi ile değiştirilen 115. maddesinin, 7072 sayılı Kanun’un 58. maddesiyle değiştirilen 8. fıkrasının 3. Cümlesinin Anayasa’ya aykırılığı iddiası ile iptal istemine ilişkindir. Mahkeme, davacı hakkında uygulanan idari para cezasının iptali talebiyle açılan davada itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varmıştır. Karayolları Trafik Kanunu’nun, Türk plakalı araç kullanan yabancı sürücülerin trafik cezalarının, cezanın yazıldığı aracın sahibinden tahsil edilmesini düzenleyen bu kuralın; kabahati gerçekleştiren yabancı devlet vatandaşının tespit edilmesi halinde dahi aracın sahibine ceza verileceğini ve cezanın araç sahibinden tahsil edileceğini öngördüğü, bu durumun cezanın sorumluluğunun şahsiliği ve hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmadığı sebebi ile kuralın Anayasa’nın 2. Ve 38. maddelerine aykırılığı ileri sürülmüştür. Anayasa Mahkemesi; Anayasa’nın 38. maddesinin 7. fıkrasında ceza sorumluluğunun şahsi olduğunun belirtildiği, bu maddeden hareketle kişilerin yalnızca kendi eyleminden sorumlu olduğu, araç sahibi bakımından ortaya çıkan ödeme yükümlülüğünün kaynağını aracı kullananın gerçekleştirdiği, aracını yabancı sürücülere vermekten başka fiili bulunmayan araç sahiplerinin gerçekleştirmediği ya da iştirak etmediği trafik kabahatinden sorumlu tutulmasının ve cezalandırılmasının ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesi ile bağdaşmadığı gerekçeleri ile Anayasa Mahkemesi kuralın Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, OY BİRLİĞİYLE karar vermiştir.
- Anayasa Mahkemesinin 20.07.2022 Tarihli, 2022/22 Esas ve 2022/92 Karar sayılı kararı TBMM üyeleri Engin ALTAY, Özgür ÖZEL, Engin ÖZKOÇ ile 133 milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1. maddesiyle 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’a eklenen geçici 30. maddenin Anayasa’ya aykırılığı iddiası ile iptaline ve yürütmenin durdurulmasına karar verilmesine ilişkindir. Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’a geçtiğimiz ocak ayında eklenen madde ile sözleşme süresinin sonunda yeniden özelleştirme sürecine konu olabilecek limanların bu sürecin dışına çıkarılması, dolayısıyla katılımcılar arasında rekabeti mümkün kılan ihale süreci uygulanmaksızın dolaylı olarak özelleştirilmeleri ile limanların işletilmesine ilişkin sözleşmelerin kendiliğinden 49 yıllığına uzatılması öngörülmektedir. Anayasa Mahkemesi tarafından maddenin 1. fıkrasına ilişkin yapılan değerlendirme ile; dava konusu kuralın sadece halihazırda özelleştirme sözleşmelerinin tarafı olan kişilere ek sözleşme yapma imkanı tanıyıp özelleştirme sözleşmelerinin tarafı olmayan kişileri ise sözleşme süreleri sonunda sözleşme yapma imkanından yoksun bırakmak suretiyle sözleşme özgürlüğünü sınırladığını, limanların özelleştirme sözleşmelerinin sürelerinin uzatılmasını öngörmek suretiyle dolaylı olarak özelleştirilmelerine imkan tanıdığının, bu sebeple dolaylı özelleştirmeye taraf olabileceklerin mevcut özelleştirme sözleşmelerinin tarafları ile sınırladığının, istekli olan kişilerin bu sürece dahil olamamasının ise özelleştirmenin serbest rekabet ve eşitlik ilkeleriyle bağdaşmadığını, kuralla ulaşılmak istenen meşru amaç ile sözleşme özgürlüğü arasında bulunması gereken makul dengenin gözetilmediği, kuralın orantısız bir sınırlamaya neden olduğu ve sözleşme özgürlüğüne ölçüsüz bir sınırlama getirdiği sonucuna ulaşılmıştır. Sayılan gerekçelerle Anayasa Mahkemesi tarafından verilen hüküm aşağıdaki gibidir:
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1. maddesiyle 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’a eklenen geçici 30. maddenin; 1. fıkrasının Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, 2, 3 ve 4. fıkralarının 30.03.2011 tarihli ve 6216 sayılı AYM’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 43. maddesinin 4 numaralı fıkrası gereğince İPTALİNE, OYB İRLİĞİYLE karar verilmiştir.
- Anayasa Mahkemesinin 18.05.2022 Tarihli ve 2018/20156 Başvuru Numaralı Kararı başvurucu Belediye Başkanı Seyid Narin’in bir basın açıklamasına dinleyici olarak katılmasının terör örgütüne üye olma suçundan mahkumiyette delil olarak kullanılması nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Belediye başkanı olan başvurucu hakkında hendek olaylarının başladığı dönemlere denk gelen bir basın açıklamasına katıldığı gerekçesi ile devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçundan başlatılan soruşturma kapsamında başvurucu üç gün gözaltında tutulduktan sonra tutuklanmıştır. Ağır ceza mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan hapis cezası ile cezalandırılmasına ve tutuklanmasına karar verilmiştir. İlgili Karar istinaf ve temyiz incelemelerinden geçerek kesinleşmiştir. KCK adı altında PKK’nın da yer aldığı yapılanmanın KCK Sözleşmesi olarak adlandırılan bir metin ile özerk bir yapılanma oluşturup bunun yanında PKK terör örgütünün sonuç bildirgelerinde de öz yönetim meselesine ilişkin açıklamalar yapıldığı görülmektedir. Basın açıklaması ile öz yönetim ilan edilmesi yönündeki talimatlar yerine getirilip devlete karşı şiddet kullanımının gerekli ve haklı olduğu düşüncesi ile silahlı güç kullanımına çağrı yapılmaktadır. İlgili basın açıklamasının ardından Sur ilçesinde çok sayıda güvenlik görevlisinin, sivil vatandaşın ölümüne ve yaralanmasına, ağır maddi kayıpların meydana gelmesine neden olan çatışmalar yaşanmıştır. Anayasa Mahkemesi tarafından yapılan incelemede; başvurucunun örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini savunan bir basın açıklamasının sonuçlarından haberdar olduğu halde basın açıklamasına katılarak destek olduğu, ilk derece mahkemesinin yeterli gerekçelerle başvurucunun mahkumiyetine karar vermesinin demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırılık olarak kabul edilemeyeceğini ve hapis cezası ile cezalandırılmasının zorunlu bir toplumsal ihtiyaca karşılık gelip orantılı olduğu, başvurucunun katıldığı basın açıklaması sonrasında yaşanan şiddet olaylarının vahim bir nitelik taşıdığı sonuçlarına varılmıştır. Anılan gerekçelerle Anayasa Mahkemesi’nin verdiği hüküm aşağıdaki gibidir:
Yakalama ve gözaltı tedbirlerinin hukuka aykırı olması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi sebebiyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
Tutuklama tedbirinin hukuka aykırı olması ve soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
Siyasi faaliyette bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
Terör örgütüne üye olma suçundan verilen mahkumiyet kararı dolayısıyla Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLMEDİĞİNE, OY BİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
- Yargıtay 3, 4 ve 11. Hukuk Dairelerine Ait Kararlar aşağıdaki gibidir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi tarafından verilen 2021/8420 Esas ve 2022/5919 numaralı Karar; davacı Millî Savunma Bakanlığı ile davalı Deniz Altınay arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına temyiz başvurusuna ilişkindir. Davalı 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin B fıkrası uyarınca kamu görevinden ihraç edilmiştir. İhraçtan önce tamamlanan maaş işlemleri sonucunda davalıya 663,08 TL fazla maaş ödemesi yapılmış ve bu tutarın davalı tarafından iade edilmemesi sebebi ile davacı ilgili tutarın ihraç tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsilini istemiştir. Mahkeme, davalının ihraç edildikten sonra peşin ödenen maaşının ihraç edildikten sonraki iki güne tekabül ettiği sebebiyle maaş iadesinin istenemeyeceğine ve davanın reddine karar vermiştir. Yargıtay incelemesinde; davalının OHAL kapsamında çıkarılan ve 7982 sayılı Kanunla kabul edilen OHAL KHK’ları yerine daha sonradan 375 sayılı KHK’ya eklenen geçici 35. maddenin B fıkrası uyarınca görevden ihraç edildiği gözetilerek uyuşmazlığın esasının değerlendirilmesi ve ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken Mahkemenin eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine ilişkin verdiği kararın usul ve kanuna aykırı olduğu sonucuna varmıştır. Anılan gerekçelerle Yargıtay tarafından; Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına temyiz talebinin KABULÜNE ve kararın KANUN YARARINA BOZULMASINA, 16.06.2022 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi tarafından verilen 2021/8452 Esas ve 2022/5920 numaralı Karar; davacı Asat Genel Müdürlüğü ile davalı Sevim Büyüktaş arasındaki Tüketici Hakem Heyeti Kararının İptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda davanın reddine yönelik verilen karara karşı Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına temyiz başvurusuna ilişkindir. Davalının normal tüketiminin üzerinde gelen faturalar nedeniyle davacı idareye başvurması ve sayacın değiştirilmesinden sonraki dönemde sayaçtaki arıza sebebi ile fahiş miktarda yapılan su tüketiminin, davacı tarafında ilgili sayaçlar incelenerek sayacın sağlam olup doğru çalıştığı raporla belirlenmiştir. Davacı bu sebeple Konyaaltı İlçe Tüketici Hakem Heyetine başvurmuş ve bu husus usul ve hukuka aykırı bulunmuştur. Bu karar üzerine davacı idare mahkemeye başvurmuştur. Mahkeme tarafından tüketici hakem heyetinin verdiği kararda isabetsizlik görmemiş ve davacı aleyhine davanın reddine karar vermiştir. Yargıtay yaptığı incelemede; sayacın değiştirildiği tarihten öncesine ve sonrasına ait tüketim föylerinin getirilmesi, gerekirse mahallinde keşif yapılarak bu kadar suyun sarf edilip edilemeyeceğinin tespiti hakkında bilirkişiden rapor alınması ve ulaşılacak sonuca uygun karar vermesinin gerektiği tespitlerine ulaşmıştır. Anılan gerekçelerle Yargıtay tarafından; Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına temyiz talebinin KABULÜNE ve kararın KANUN YARARINA BOZULMASINA, 16.06.2022 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi tarafından verilen 2022/3213 Esas ve 2022/5927 numaralı Karar; taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda davanın kısmen kabulüne yönelik verilen hükme karşı Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına temyiz başvurusuna ilişkindir. Davacı işlettiği ücretli yoldan davalının aracıyla geçmesine rağmen geçiş ücreti ödememesi üzerine ihlalli geçiş ücretinin cezalı olarak tahsili amacıyla başlattığı icra takibine davalının haksız olarak itiraz etmesiyle takibin durduğunu ileri sürerek itirazın iptalini ve lehine icra inkâr tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. Mahkeme davalının yükümlü olduğu geçiş ücretini ödemediği, davalının otoyolun ücretli olduğunu bilmediği savunmasının borçtan kurtulmasını sağlamayacağı, takip konusu para cezası üzerinden icra inkâr tazminatına hükmedilemeyeceği sebepleri ile davanın kısmen kabulü ile itirazın iptali ile takibin aynen devamına karar vermiştir. Adalet Bakanlığı 6001 sayılı Kanunla belirlenen ceza tutarının da takibe konu edildiği, borçlu itirazının ceza tutarını da kapsadığı, yargılama sonunda alacaklı lehine hükmedilen kısımda kaldığı ve likit olduğu dikkate alınarak icra inkâr tazminatına hükmedilmesi gerekirken aksi yönde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu iddia etmiştir. Anılan gerekçelerle Yargıtay tarafından; Adalet Bakanlığı’nın ileri sürdüğü gerekçeler yerinde görülerek Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına temyiz talebinin KABULÜNE ve kararın KANUN YARARINA BOZULMASINA, 16.06.2022 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tarafından verilen 2021/18020 Esas ve 2021/5705 numaralı Karar; davacı Ak Sigorta A.Ş. ile Zübeyde Öztiryaki arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda davanın reddine dair verilen hükme karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma talebine ilişkindir. Yargıtayca yapılan incelemede; ihbar olunan tarafından feri müdahale talebinde bulunulmayıp davada taraf sıfatı ve müdahale talebi olmayan ihbar olunan Bülent Zeybek’in taraf sıfatı olmadığı halde davanın reddine karar verilerek lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığı, davanın reddi sonrasında ise duruşmalara katılmayıp mazeret dilekçesi sunan davalı taraf yararına dilekçe yazım ücreti olan 440.00 TL’ye hükmedilmesi, davalı taraf yararına hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 12. maddesi uyarınca belirlenecek ücrete aykırı şekilde vekalet ücreti olarak dilekçe yazım ücreti tayin edilmesinin de doğru olmadığı görülmüştür. Anılan gerekçelerle Yargıtay tarafından; Adalet Bakanlığı’nın gerekçeleri ve talebi yerinde görülerek Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına temyiz talebinin KABULÜNE ve kararın KANUN YARARINA BOZULMASINA, 29.09.2021 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından verilen 2022/2271 Esas ve 2022/4939 numaralı Karar; davacı Türkiye Emlak Katılım Bankası ile davalı Engin ATIŞ arasındaki davanın Gebze Tüketici Mahkemesi tarafından verilen ilgili karara karşı Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına bozulması istemine ilişkindir. Adalet Bakanlığı temyiz isteminde; mahkemece davalının kullandığı kredi öncesinde dava dışı şirkete davacı bankanın yaptırdığı ekspertiz incelemesinin gerekli olduğu ve ekspertiz şirketi tarafından keşide edilen faturanın açıklama kısmında davalının kullandığı kredi işlemine dair talebe atıf yapıldığı sabit olduğuna göre, faturanın denetime elverişli olduğu kabul edilerek davalıdan fazla alınan bedelin bulunup bulunmadığının tespitine çalışılması ve buna göre bir karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesinin doğru olmaması ve duruşma açılmadan yapılan değerlendirme ile hukuki dinlenilme hakkının ihlal edilmesinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürmüştür. Yargıtay; Adalet Bakanlığı’nın gerekçelerini değerlendirerek davalının kullandığı kredi nedeniyle yapılan ekspertiz incelemesinin gerekli olduğu, dava dışı ekspertiz şirketi tarafından keşide edilen faturanın açıklamasında davalının kullandığı krediye ilişkin yapılan ekspertiz işleminin açıkça gösterildiği, bu hali ile faturanın denetime elverişli olduğu kabul edilip davacı banka tarafından dava dışı ekspertiz şirketine ne kadar ödeme yapıldığı sorularak gelen cevaba göre varılacak sonuca ilişkin karar verilmesi gerekirken mahkemece eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu tespitlerinde bulunmuştur. Anılan gerekçelerle Yargıtay tarafından; Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına temyiz talebinin KISMEN KABULÜNE ve kararın KANUN YARARINA BOZULMASINA, 16.06.2022 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verilmiştir.