03.08.2022 tarihli ve 31912 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan gelişmeler…
- Cumhurbaşkanlığı tarafından alınan 2022/344 sayılı atama kararı uyarınca; Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanı Prof.Fr. Halis AYGÜN görevden alınmıştır.
- Millî Eğitim Bakanlığı tarafından çıkarılan Millî Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 48. maddesinin 1. fıkrasında yapılan değişiklikle okullarda sınıf mevcutlarının; okul öncesi eğitimde 20, diğer okullarda 30’dan fazla olamayacağı belirtilmiştir. Bu Yönetmelik 03.08.2022 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
- Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından çıkarılan 2022/1 Seri No’lu Belediye Gelirleri Kanunu Genel Tebliği uyarınca;
2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 95. maddesine ilişkin olarak nüfusları ile sosyal ve ekonomik gelişme durumlarına göre hazırlanan belediye grupları, Resmî Gazetede yer alan ekli listede gösterilmiştir.
Belediyeler nüfusları oranında ayırıma tabii tutulup; nüfusu 250.000’den fazla olan belediyeler 1. grup, nüfusu 100.001-250.000 arasında olan belediyeler 2. grup, nüfusu 50.001-100.000 arasında olan belediyeler 3. grup, nüfusu 10.001 – 50.000 arasında olan belediyeler 4. Grup ve nüfusu 10.000’e kadar olan belediyeler 5. grup. Olarak belirlenmiştir.
Sanayi, ticaret ya da turizm yönünden önem arz eden belediyeler ile ilçe merkezi olan belediyeler, mensup oldukları gruptan bir üst gruba yükseltilmiştir.
Bu Tebliğ kapsamında Büyükşehir belediyeleri ile il merkezi belediyeleri 1. grup olarak belirlenmiştir.
Belediyelerin nüfus tespiti yapılırken TÜİK’in 2021 yılına ait Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi Sonuçları esas alınmıştır.
Bu Tebliğ’in yayımlanması ile Belediye Gelirleri Kanunu Genel Tebliği (Seri No: 2011/1) yürürlükten kaldırılmıştır.
Bu Tebliğ hükümleri 3 yıl süre ile geçerli olmak üzere 03.08.2022 tarihinde yürürlüğe girer.
- Ticaret Bakanlığı tarafından çıkarılan “Tüketici Ürünlerinin İthalat Denetimi Tebliği (Ürün Güvenliği ve Denetimi: 2022/12)’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Ürün Güvenliği ve Denetimi: 2022/33)” kapsamında; Tüketici Ürünlerinin İthalat Denetimi Tebliği (Ürün Güvenliği ve Denetimi: 2022/12)’nin Ek-1’ine satır eklenmiştir.
İlgili satır için tıklayınız: https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2022/08/20220803-4.htm
Bu Tebliğ 01.12.2022 tarihinde yürürlüğe girer.
- Anayasa Mahkemesinin 18.05.2022 Karar Tarih ve 2019/4408 Başvuru Numaralı kararı, başvurucu Çukurova İthalat ve İhracat Türk A.Ş.’nin ödeme emrine karşı açılan dava reddedildiği için uygulanan haksız çıkma zammının tahsilinden vergi borcu yeniden yapılandırıldığı halde vazgeçilmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Başvurucu dış ticaret işini yapan bir şirket olup 2002, 20023 ve 2004 yılı faaliyetlerine ilişkin hesap ve işlemleri incelemeye tabi tutulmuştur. İnceleme sonucunda başvuru adına vergi ziyaı cezalı kurumlar vergisi ile geçici vergi tarhiyatı yapılmıştır. Başvurucunun tarhiyatlara dava açması üzerine mahsup dönemi geçtiği için mahkeme geçici vergi aslı yönünden davayı kabul edip geçici vergi asıllarını iptal etmiş ve tarhiyatların geri kalan kısmı yönünden davaları reddetmiştir. Başvurucunun temyizi üzerine Danıştay ilk derece mahkemesi kararlarının başvurucu aleyhine olan hüküm fıkralarını bozmuştur. Yargılama ilk derece mahkemesinde devam ederken 6111 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesi ile, Kanun’un 2. maddesi kapsamında kesinleşmiş vergi borçlarına ilişkin olarak yapılandırma imkânı getirilmiştir. Böylece vergi aslının tamamı ile ferilerinin yerine geçmek üzere bu Kanun’un yayımlandığı tarihe kadar tutarın ödenmesi şartıyla tüm ferilerin tahsilinden vazgeçilmektedir. Başvurucu müracaatta bulunarak borcunu ilgili Kanun hükmü uyarınca yapılandırmış ve yapılandırılan borcun tümü ödeme tabloları çerçevesinde ifa edilmiştir. Başvurucu adına düzenlenen 2003, 2004 ve 2005 yıllarına ilişkin vergi ziyaı cezalı kurumlar vergisi, geçici vergiye bağlı vergi ziyaı cezası ile gecikme faizi alacağını içeren ödeme emirlerine karşı açtığı davaların esastan reddedilmesi nedeniyle başvurucu hakkında ödeme emirleri içeriğindeki alacak toplamının %10’u oranında haksız çıkma zammı uygulanmıştır. Haksız çıkma zammının dayanağını teşkil eden 6183 sayılı Kanun’un 58. maddesinin 5. fıkrası AYM kararı ile ölçülü olmadığı gerekçesiyle iptal edilmişse de olay tarihinde hüküm yürürlüktedir. Anayasa Mahkemesi tarafında yapılan incelemede; kamu alacağının %10’u oranında haksız çıkma zammı uygulanması, kamu alacağını tahsilini hızlandırma amacına erişim yönünden elverişli olmadığı, ödeme emrine karşı dava açan borçluya davanın reddi halinde haksız çıkma zammı uygulanmasının kamu alacağının tahsilini hızlandırma amacına ulaşması bakımından elverişli bir araç olmadığı, AYM kararı ile iptal edilen 6183 sayılı Kanun’un 58. maddesinin 5. fıkrasının idarenin ve mahkemelerin hakkaniyete aykırı sonuçları giderebilecek kararlar vermesine imkân sağlamamasının kamu alacağının tahsilinin hızlandırılmasındaki kamusal yarar ile bireyin mülkiyet hakkının korunmasına ilişkin güvencelerden yararlanması üzerinde tolere edilemeyecek düzeyde caydırıcı etkiye yol açtığı ve mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin ölçülü olmadığı sonuçlarına varılmıştır. Sayılan gerekçelerle Anayasa Mahkemesi tarafından verilen hüküm aşağıdaki gibidir:
Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
Anayasanın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkı ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili vergi mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
Başvurucunun tazminata ilişkin taleplerinin REDDİNE,
Yargılama giderlerinin başvurucuya ÖDENMESİNE OY BİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
- Anayasa Mahkemesinin 10.05.2022 Karar Tarih ve 2018/36169 Başvuru Numaralı kararı, başvurucu Derya Yılmaz’ın haksız gözaltı tedbiri dolayısıyla açılan tazminat davasında ödenen tazminatın yetersiz olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. PKK/KCK terör örgütüne destek verdiği iddia edilen öğretmenlere yönelik olarak başlatılan soruşturma sonucunda; başvurucunun da PKK tarafından yapılan çağrılara uyarak okul ve ders boykotu eylemlerine katılıp öğrencilerin eğitim öğretim hakkını engelleyerek terör örgütü adına suç işlediği gerekçesi ile hakkında kamu davası açılmıştır. Başvurucunun telefonuna ilgili sendikadan gelen “Anadil hakkı ve mali kayıplarımıza tepki için pazartesi-Salı rapor-sevk alarak okullara gitmiyoruz.” Şeklinde gelen SMS üzerine başvurucunun rapor alarak okula gitmediği gerekçesi ile hakkında terör örgütü adına suç işlediği iddia edilmiştir. Görülen kamu davası sonucunda eylemlerin iştirak halinde işlenmediği ve her birinin bireysel değerlendirilmesi gerekçesiyle iddianame iade edilmiştir. Başvurucu hakkında aynı iddialarla yeni bir iddianame düzenlenmesi ve iddianamenin kabulü ile başlayan kovuşturma aşamasında başvurucunun ilgili suçu işlediğini gösteren mahkumiyete yeterli bir delil bulunmadığı ve iletişim tespit tutanaklarının tek başına yeterli olmadığı gerekçeleri ile başvurucu hakkında beraat kararı verilmiş ve karar kesinleşmiştir. Beraat kararının kesinleşmesi üzerine başvurucu; somut bir delil bulunmadan gözaltına alındığı, hakkındaki soruşturmalar sonucunda meslekten ihraç edildiğini ve elde ettiği gelirden mahrum kaldığı nedenleriyle maddi ve manevi tazminat talebinde bulunarak dava açmıştır. Mahkemece maddi tazminat talebi reddedilip manevi tazminat ödemesi ise 600 TL olarak tayin edilmiştir. Başvurucu manevi tazminat miktarının düşük olması sebebi ile istinaf yoluna başvurmuştur. İstinaf mahkemesi ise reddedilen miktar itibariyle kesinlik sınırının altında kaldığı gerekçesiyle maddi tazminat isteminin usulden reddine, manevi tazminat isteminin ise ilk derece mahkeme kararında usul ve yasaya aykırı bir husus olmadığı üzere usulden reddine karar vermiştir. Anayasa Mahkemesi tarafında yapılan incelemede; başvurucuya isnat edilen rapor alarak okula gitmemesi fiili ile başlatılan soruşturma kapsamında başvurucunun ifadesinin alınmadığı, başvurucunun ilk soruşturmadan 2 yılı aşkın bir süre sonra gözaltına alındığı ve bu gözaltı işleminin hukuki olmadığı, başvurucunun PKK terör örgütü ile irtibatını gösteren herhangi somut bir delilin olmadığı, başvurucunun Anayasa’nın 19. maddesinde belirtilen esaslara aykırı bir işleme tabii tutulduğu ve hukuka aykırı bu işlem karşılığında mahkeme tarafından bir tazminat ödenmediğini, mahkemenin hükmettiği manevi tazminatın ise beraat kararına istinaden verilip başvurucunun gözaltına alınmasının hukuka aykırılığına dair tespit içermediği sonuçlarına varmıştır. Sayılan gerekçelerle Anayasa Mahkemesi tarafından verilen hüküm aşağıdaki gibidir:
Gözaltının hukuka aykırı olmasına rağmen tazminat ödenmemesi nedeniyle Anayasa’nın 19. maddesinin 3. fıkrasıyla bağlantılı olarak 9. fıkrasının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OY BİRLİĞİYLE,
Gözaltının hukuka aykırı olmasına rağmen tazminat ödenmemesi nedeniyle Anayasa’nın 19. maddesinin 3. fıkrasıyla bağlantılı olarak 9. fıkrasının İHLAL EDİLDİĞİNE OY ÇOKLUĞYLA,
Kararın bir örneğinin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
Tazminata ilişkin talebin REDDİNE,
Yargılama giderlerinin başvurucuya ÖDENMESİNE karar verilmiştir.
- Anayasa Mahkemesinin 25.05.2022 Karar Tarih ve 2017/33714 Başvuru Numaralı kararı başvurucu Recep Yılmaz Yazıcıoğlu’nun elektronik ortamda tebliğe ilişkin zorunluluklara uyulmadığı gerekçesi ile vergi dairesince uygulanan özel usulsüzlük cezasının kanuni dayanağının bulunmaması nedeniyle suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Başvurucu serbest avukat olarak çalışmakta olup elektronik tebligat sistemine dahil olma zorunluluğuna uymadığı gerekçesi ile hakkında 1.370 TL tutarında özel usulsüzlük cezası uygulanmıştır. Başvurucunun ilgili para cezasının kaldırılması istemi ile açtığı davada mevzuat hükümleri uyarınca serbest meslek faaliyeti yönünden mükellefi bulunan başvurucunun e-tebligat sistemine dahil olma zorunluluğu bulunduğu gerekçesi ile hakkında hükmedilen cezanın hukuka aykırı olmadığına karar verilmiştir. Anayasa Mahkemesi tarafında yapılan incelemede; olay tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat hükümleri gereğince getirilen zorunluluklara uyulmaması durumunda kesilecek olan özel usulsüzlük cezalarına yer verilip bu eylemler arasında tebliğe elverişli elektronik adres kullanma zorunluluğunun bulunmadığı, kabahat oluşturan kusur ya da eylemin ve cezasının Kanun’da gösterilmeden idari düzenleme ile (456 No’lu Tebliğ) ortaya konulduğu, kanuni dayanak olmaksızın düzenleyici işlemle vergi kabahati ve cezasının uygulanmasının suçta ve cezada kanunilik ilkesiyle bağdaşmadığı sonuçlarına varılmıştır. Sayılan gerekçelerle Anayasa Mahkemesi tarafından verilen hüküm aşağıdaki gibidir:
Suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
Anayasa’nın 38. maddesinde güvence altına alınan suçta ve cezada kanunilik ilkesinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
Kararın bir örneğinin suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili vergi mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
Başvurucunun tazminata ilişkin taleplerinin REDDİNE,
Yargılama giderlerinin başvurucuya ÖDENMESİNE O YBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
- Yargıtay 2, 3 ve 11. Hukuk Dairelerine Ait Kararlar aşağıdaki gibidir:
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2022/6020 Esas ve 2022/6592 Karar Numaralı kararı taraflar arasındaki davanın yargılaması sonucunda mahalli mahkeme tarafından verilen hükmün Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına bozulması istemine ilişkindir. Davacının, davalı çocuğu yararına boşanma ile hükmedilen iştirak nafakasının kaldırılması talebi üzerine mahkemece davanın kabulü ile davalı hakkında hükmedilen iştirak nafakasının kaldırılmasına karar verilmiştir. Davalı tarafın istinafı reddedilmiştir. İlgili kanun hükümlerince çocuğun ergin olması ile iştirak nafakası kendiliğinden sona erdiğinden davacının iştirak nafakasının kaldırılması talebi ile davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığı gözetilerek ilk derece mahkemesinin davacının istemi hakkında hukuki yarar yokluğundan usulden reddine hüküm kurması gerekirken yasal olmayan gerekçelerle davanın kabulüne karar vermesinin usul ve yasaya aykırı olup kararın bozmayı gerektirdiği sonucuna varılmıştır. Anılan gerekçelerle Yargıtay tarafından; Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına temyiz talebinin KABULÜNE ve kararın KANUN YARARINA BOZULMASINA, 04.07.2022 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2022/2496 Esas ve 2022/4921 Karar Numaralı kararı taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda davanın reddine yönelik verilen hükmün Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına bozulması istemine ilişkindir. Mahkeme davalı Sefa Yılmaz’ın Çorum Adliyesi’ne mübaşir olarak atanması sebebiyle davacı ile akdetmiş olduğu kira sözleşmesini karşılıklı anlaşarak feshettiği, davacının Sefa Yılmaz’ın kira bedelini ödemediğine ilişkin iddiasının bulunduğu ancak bu iddiası kapsamında ödenmeyen kiradan Sefa Yılmaz’ın sorumlu olduğunu ispatlayamadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar vermiştir. Adalet Bakanlığı ilgili yazısında; davalı kiracı Sefa Yılmaz’ın, kiralanan konut anahtarının kiraya verene teslim etmesi gerekirken bu hususu yazılı bir şekilde ispat edemediği, bu sebeple de davacı kiraya verenin başlattığı icra takibinde talep ettiği aylara ilişkin kira alacakları yönünden kendisine karşı kira ödeme yükümlülüğünün halen devam etmesi sebebiyle karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile kararın usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçeleri ileri sürülmüştür. Yargıtay tarafından yapılan incelemede; kiralananın hangi tarihte tahliye edildiğini ispat yükünün kiracıya ait olduğu ve kiracının yasal delillerle bunu ispat edemediği, bu sebeple kiraya verenin bildirdiği tahliye tarihine göre, kiracının kira bedellerinden sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği sonuçlarına varılmıştır. Anılan gerekçelerle Yargıtay tarafından; Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına temyiz talebinin KABULÜNE ve kararın KANUN YARARINA BOZULMASINA, 24.05.2022 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2022/2717 Esas ve 2022/4922 Karar Numaralı kararı Adalet Bakanlığı’nın taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün kanun yararına bozulması istemine ilişkindir. Davacı cadde kenarı park yerlerini ve otoparklarını büyükşehir belediyesi ile aralarında yapılan sözleşme uyarınca işlettiğini, davalının ise park yerini kullanarak park ücreti ödememesi üzerine alacağın tahsili için takip başlatmıştır. Davalının haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptali talebinde bulunmuştur. Yargıtay tarafından yapılan incelemede; dava otopark ücretinin tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın iptali işlemine ilişkin olup davalı savunmasında davalının işlettiği otoparkları kullanmadığını savunduğu halde, karar gerekçesinde davalının aracının belirlenen yerlere park ederek park ücretini ödemediği hususunda uyuşmazlık bulunmadığına dair karar verilmesi usul ve kanuna aykırı bulunmuştur. Anılan gerekçelerle Yargıtay tarafından; Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına temyiz talebinin KABULÜNE ve kararın KANUN YARARINA BOZULMASINA, 24.05.2022 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2022/2214 Esas ve 2022/5922 Karar Numaralı kararı taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına bozulması istemine ilişkindir. Davacı Asat Genel Müdürlük ile davalı Fatma Can arasında abonelik sözleşmesine dayalı olarak tüketilen su bedelinin tahsili istemiyle abone hakkında yapılan icra takibinde, borca itirazın iptali istemi uyuşmazlığa konu olmuştur. Mahkemece yapılan yargılamada bilirkişi raporunda sayacın hangi daireye ait olduğunun tespit edilemediğinin, binadaki daire numaralarında değişiklik olup kapı numaraları da bulunmadığı üzere, davacının davayı ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Yargıtay tarafından yapılan incelemede; abonelik sözleşmesini iptal ettirmeyen davalının dava konusu faturaların ilgili dönemde yürürlükte bulunan tarife ve sözleşme hükümlerine uygun olup olmadığı konusunda bilirkişiden ek rapor alınması ve bunun sonucunda esas hakkında karar verilmesi gerektiği sonucuna varmıştır. Anılan gerekçelerle Yargıtay tarafından; Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına temyiz talebinin KABULÜNE ve kararın KANUN YARARINA BOZULMASINA, 16.06.2022 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2022/2494 Esas ve 2022/5924 Karar Numaralı kararı taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına temyiz istemine ilişkindir. Davacı Aralık İlçesi ve Köyleri Sulama Birliği ile davacı Caner Kundağ arasında davalının tarlalarını sulamak için kullandığı yeraltı ve yerüstü su suları nedeniyle kullanım bedellerini ödememesi üzerine davacıya karşı başlatılan icra takibi başlatılmış, davacı ise borcun zamanaşımına uğradığını ileri sürerek davanın reddini istemiştir. Mahkeme tarafından davalının sulama bedellerinden sorumlu olduğu, ödeme emrine itiraz ederken zamanaşımı bildiren davalının açılan itirazın iptali davasında süresinde zamanaşımı def’ini tekrar ileri sürmesi gerektiği, davalının zamanaşımı def’ini süresinden sonra verdiği cevap dilekçesinde ileri sürdüğü, davacının açık muvafakati bulunmaması nedeniyle davalı vekilinin zamanaşımı def’ine itibar edilmemesi gerektiği üzerine davanın kısmen kabulüne karar vermiştir. Yargıtay tarafından yapılan incelemede; mahkemenin davalı aleyhinde başlatılan genel haciz yolu ile icra takibine yaptığı itirazın zamanaşımına ilişkin olduğu dikkate alınarak, davacı tarafından açılan itirazın iptali davasında öncelikle zamanaşımı konusunda karar verilmesi gerektiği, zamanaşımı konusunda inceleme yapılmaksızın esas hakkında yazılı karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu sonucuna varılmıştır. Anılan gerekçelerle Yargıtay tarafından; Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına temyiz talebinin KABULÜNE ve kararın KANUN YARARINA BOZULMASINA, 16.06.2022 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2022/2735 Esas ve 2022/5925 Karar Numaralı kararı taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına temyiz istemine ilişkindir. Davalılar Serkan Mısırlı ile Emrah Özgü hakkında tutulan suç tutanağı kapsamında avlanması yasak olan karacayı avladıkları gerekçesi ile davalılar hakkında düzenlenen suç tutanağı usulüne uygun olarak davacı idareye bağlı memurlar tarafından imzalanmıştır. Davalılardan Serkan Mısırlı davaya konu avlanmanın tarafınca gerçekleştirilmediği savunmasında bulunarak ilgili tutanak altında imzasının bulunmadığını belirtmiştir. Yargıtay tarafından yapılan incelemede; mahkeme tarafından suç tutanağını düzenleyen ve imzalayan tutanak tanıklarını dinlenmesi, tanık beyanlarının diğer delillerle değerlendirilerek hüküm tesis etmesi gerekirken mahkemenin eksik incelemesi ile verdiği kararın usul ve yasaya aykırı olduğu sonucuna varılmıştır. Anılan gerekçelerle Yargıtay tarafından; Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına temyiz talebinin KABULÜNE ve kararın KANUN YARARINA BOZULMASINA, 16.06.2022 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2022/3117 Esas ve 2022/5926 Karar Numaralı kararı taraflar arasındaki istirdat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına temyiz istemine ilişkindir. Davacı Duran Korkmaz elektrik abonesi bulunduğu davalı şirketin düzenlediği faturalar ile kendisinden on yıllık dönemde kayıp-kaçak bedeli tahsil ettiği iddiası ile 500 TL bedelin davalıdan tahsilini talep etmiştir. Mahkeme tarafından bilirkişi raporu ile davaya konu dönemde davacıdan 236,87 TL bedel alındığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Yargıtay yaptığı inceleme sonucunda; Adalet Bakanlığı’nın davanın ticari dava olduğu yönündeki kanun yararına temyiz itirazının, dosyadaki bilgi ve belgeler kapsamında ticarethane aboneliğinin tesis edildiği davacıya ait marketin esnaf işletmesi niteliğinde olduğu sebebi ile reddedilmesi gerektiği kanısına varmıştır. Bununla beraber davacının dava dilekçesinde davaya konu kayıp-kaçak bedelinin yürürlükteki mevzuat uyarınca davalı şirket tarafından kendisinden alınmasının mümkün olmadığını bildirmesi hususunda ise Yargıtayca yapılan incelemede mahkemenin 6719 sayılı Kanun ile yapılan değişikliklerden sonra açılan davada, davalı şirket tarafından EPDK kararına uygun olarak tahakkuk ettirilen kayıp-kaçak bedellerinin iadesinin talep edildiği gözetilerek davanın reddedilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Anılan gerekçelerle Yargıtay tarafından; Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına temyiz itirazının REDDİNE ve kararın KANUN YARARINA BOZULMASINA, 16.06.2022 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2022/2414 Esas ve 2022/4941 Karar Numaralı kararı taraflar arasındaki davanın mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükmün Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına bozulması istemine ilişkindir. Davacı Halil Canda’nın davalı Pegasus Hava Taşımacılığı Şirketinden gidiş dönüş uçak bileti satın alıp uçuşunun iptal edilmesi ile seyahat edemediği, otel ve diğer ödediği masrafların boşa gittiği iddiasıyla masrafların tahsiline karar verilmesini talep etmesi üzerine mahkeme davanın zamanaşımı nedeniyle reddine kesin karar vermiştir. Adalet Bakanlığı ilgili yazısında verilen kesin karara yönelik olarak 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanunu’nun “dava açma süresi” başlıklı 131. maddesi kapsamında belirtilen iki yıllık sürenin hak düşürücü olduğunu, davanın 2 yıl içinde açıldığı gözetilerek dosyanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken TTK hükümleri gereğince 1 yıllık zamanaşımı süresi baz alınarak dava bu sürede açılmadığı üzere davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu bildirmiştir. Yargıtay tarafından yapılan değerlendirmede; Adalet Bakanlığı’nın gerekçesinde belirttiği kanun hükmüne riayet edilmeyerek, 2 yıllık süre içinde açılan davanın esası hakkında inceleme ve değerlendirme yapılarak karar verilmesi gerektiği sonucuna varmıştır. Anılan gerekçelerle Yargıtay tarafından; Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına bozma talebinin KABULÜNE ve kararın KANUN YARARINA BOZULMASINA, 16.06.2022 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verilmiştir.