Anayasa Mahkemesi söz konusu kararında, 7418 sayılı Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 29. maddesiyle 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’na eklenen 217/A maddesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin reddine karar vermiştir.
İptal Davasının Konusu Kural
Dava konusu kural ile (1) sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi kamu barışını bozmaya elverişli bir şekilde alenen yayan kimselerin bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı ve (2) failin bu suçu gerçek kimliğini gizleyerek veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlemesi halinde cezanın yarı oranda arttırılacağı öngörülmüştür.
İptal Talebinin Gerekçesi
Dava dilekçesinde özetle; kuralda düzenlenen suçla ifade özgürlüğüne ağır müdahalede bulunulduğu, gerçeğe aykırı bilgi kavramının belirsizlik taşıdığı, gerçeğin çok boyutlu olmasından dolayı kuralın yorum ve uygulamasında öngörülmez sonuçların ortaya çıkabileceği, kuralda geçen iç ve dış güvenlik, kamu düzeni ve genel sağlık gibi ifadelerle soyut kategorilerin oluşturulduğu, bu nedenle failin kastını tespit etmenin uygulayıcılar açısından belirsiz olduğu, Türk hukukunda hem erişim engelleme hem de ceza normu olarak kamu düzenini bozucu nitelikteki yanlış bilgiyle mücadele edebilecek diğer araçların da bulunduğu, suç için öngörülen ceza nedeniyle tutuklama tedbirine başvurulmasının mümkün olduğu, bu durumun caydırıcı etki meydana getireceği belirtilerek kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Anayasa Mahkemesi’nin Değerlendirmesi ve Kararı
İptali istenen kuralda; suçun maddi ve manevi unsurlarının, suça ilişkin yaptırımın ntiteliğinin ve miktarının, suçun nitelikli hallerinin kuralda herhangi bir tereddüte yer vermeyecek şekilde açık ve net olarak düzenlendiği gözetildiğinde kuralın belirsiz ve öngörülemez nitelikte olduğundan söz edilemeyeği ve kuralın kanunilik şartını taşıdığı anlaşılmıştır.
İfade özgürlüğü, toplumun ilerlemesi ve bireylerin gelişmesi için esaslı şartlardan biri olan demokratik toplumun ana temellerinden birini oluşturur. Demokratik toplum özgür ve özgün düşüncelerin varlığı ile gelişir. Özgür ve özgün düşüncelerin varlığı ise ancak sağlıklı bir bilgi akışının sağlanmasıyla mümkün olabilir. Teknolojik gelişmelerin de etkisiyle günümüzde bilginin yayılma hızı oldukça artmıştır. Bu durum birçok olumlu unsuru bünyesinde taşısa da gerçeğe aykırı bilgilerin doğruların yerini alması, bireylerde özgün kanaat oluşumunu olumsuz yönde etkilemektedir. Bu itibarla sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimselerin hürriyeti bağlayıcı ceza ile cezalandırılması, kamu barışının korunması ve bu suretle kamu düzeninin bozulmasının önlenmesi amacına katkı sunacağı açıktır. Bu itibarla kuralın kamu düzeninin ve güvenliğinin korunması ve sağlanmasına yönelik meşru bir amacının bulunduğu anlaşılmıştır.
Bununla beraber, gerçeğe aykırı bir bilginin kamu barışını bozmaya elverişli bir şekilde yayılması ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili önemli kamusal menfaatleri tehlikeye atabileceği, ayrıca anılan bilginin kamusal tartışmalara da herhangi bir katkı sağlamayacağı dikkate alındığında kuralla getirilen düzenlemenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamaya yönelik olduğu değerlendirilmiştir.
Ceza hukukunda kişinin bir suç nedeniyle cezalandırılabilmesi için suçun maddi ve manevi unsurlarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu kapsamda dava konusu kuralda ilk olarak fail tarafından gerçeğe aykırı olduğu bilinen bir bilginin varlığı gerekmektedir. Yine kurala göre bu bilgi ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili olmalıdır. Kural suçun oluşabilmesi için ayrıca ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili olan ve fail tarafından gerçeğe aykırılığı bilinen bu bilginin kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayılması şartının gerçekleşmesini aramaktadır. Gerçeğe aykırı bilginin kamu barışını bozmaya elverişli olma şartı suçun maddi unsurlarından biri olarak düzenlenmiştir. Bu bakımdan bir eylemin kural kapsamındaki suçu oluşturduğu yargı makamlarınca değerlendirilirken kamu barışını bozmaya elverişliliği delil ve/veya olgularla ortaya konulacaktır. Son olarak suç ancak gerçeğe aykırı olduğu fail tarafından bilinen bir bilginin sırf halk arasında endişe, korku, panik yaratma saikiyle yayılması halinde oluşacaktır. Bu itibarla anılan şartlardan herhangi birinin gerçekleşmemesi durumunda kuralda düzenlenen suçun oluşmayacağı açıktır.
Ayrıca suçun temel şekli için öngörülen yaptırımın türü ve miktarı, suçun nitelikli hallerinin tehlike düzeyi dikkate alınarak belirlenen artırım oranı, verilen hükme karşı ilgililerin istinaf ve temyiz kanun yollarına başvurma imkânının bulunduğu gözetildiğinde kuralın öngördüğü sınırlamanın orantılılık ilkesiyle çelişmediği, bu çerçevede kuralın ölçülülük ilkesiyle bağdaşmayan bir yönünün bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’na eklenen 217/A maddesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin reddine oy çokluğuyla karar vermiştir.
Değerlendirme
Anayasa Mahkemesi, Kararda hükmün nasıl ve hangi şartların gerçekleşmesi halinde uygulanacağına ilişkin detaylı açıklamalara yer vermiş ceza hukuku esasları gözetilerek suçun unsurları, unsurların incelemesi kapsamlı olarak değerlendirilmiştir. Bu kapsamda; kamuoyunda dezenformasyon yasası olarak bilinen 7418 Sayılı “Basın Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’’ TCK md. 217/A hükmüne ilişkin iptal talebinin reddine karar vermiştir.
Kararda aynı zamanda “mutlak gerçeklik” ve “olgusal gerçeklik” ayrımları yapılarak yargı makamlarının olgusal gerçekliği değerlendireceği belirtilmiştir. Bu anlamda, olgusal olarak kanıtlanamayan değer yargılarının ve bu yargılardaki hataların bu suçun konusu olmayacağı belirtilmiştir. Bununla beraber, suçun özel kastla işlenebileceği belirtilerek diğer unsurlar yönünde de detaylı açıklamalar yapılmıştır.
Kararda karşı oylar da bulunmakta olup karşı oylarda ceza hukukundan ziyade temel hak ve özgürlükleri esas alarak değerlendirme yapıldığı ve kuralın ifade özgürlüğünün sınırlandığı görüşünde oldukları görülmektedir.
Av. İrem Öztürkmen