Devletler, zaman içinde değişen sosyal, siyasal, ekonomik ve ahlaki şartlar ve anlayışlar karşısında suç politikalarını gözden geçirmek ihtiyacını duymakta ve suçlulukla mücadelede yeni metotlar geliştirmektedirler. Suçlulukla mücadelede geliştirilen metotlar arasında halen güncelliğini koruyan ve ceza yargılamasının işlevini büyük ölçüde kolaylaştıran faaliyetlerden biri de bazı eylemlerin suç olmaktan çıkarılmasıdır[1].
Bazı eylemlerin suç olmaktan çıkarılmasının nedenlerini şu şekilde sayılabilir;[2]
- Önemsiz sayılabilecek toplumsal ihlallerin ceza kanununda yer alması ve sakıncalar doğurması,
- Bu ihlallerin mahkeme yükünü arttırması,
- Ceza hukukunun sahip olduğu caydırıcılık özelliğini ortadan kaldırması,
- Yargılamaya ilişkin maliyeti olumsuz etkilemesi,
- Kişisel özgürlüklerin ancak zorunluluk halinde kısıtlanabileceği inancı,
- Çağdaş düşünce ile çelişmesi
Bu konuda iki tür faaliyet dikkat çekmektedir. İlki, fonksiyonunu tamamen yitirmiş olan fiillerin suç olmaktan çıkarılması ve başka herhangi bir kamusal yaptırımla karşılanmaması; diğeri ise eylemin suç vasfını kaybetmesi ancak hukuka aykırı şekilde devam ettiğinden ceza hukuku dışında başka bir kamusal yaptırımın uygulanması şeklindeki yasal düzenlemelerdir[3].
Hukuki değerleri suç olmaktan çıkarma eğilimi yalnızca ulusal hukuka ilişkin bir değer anlayışı değildir. Uluslararası mevzuat ve onunla bağlantılı değerler oluşumunda da etkili olabilmektedir.
Bizim mevzuatımız, 30.3.2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun çıkarılmasından önce, bazı eylemlerin suç olmaktan çıkarılması yönündeki çağdaş eğilimi tam olarak yansıtmamakla birlikte bu eğilime uygun çalışmalar yapıldığı da gerçektir. 765 sayılı TCK’de ve diğer özel kanunlarda kabahat türünden çok sayıda eylemin suç olmaktan çıkarılması yönünde düzenlemeler yapılmıştır. Mevzuatımızda idari yaptırımların yer aldığı bazı kanunlar şunlardır;
- 213 sayılı Vergi Usul Kanunu
- 4458 sayılı Gümrük Kanunu
- 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun
- 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu
- 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu
- 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu
- 4857 sayılı İş Kanunu
- 2872 sayılı Çevre Kanunu
- 6831 sayılı Orman Kanunu
- 5302 İl Özel İdaresi Kanunu
- 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun bunlardan bazılarıdır.
TÜRK CEZA KANUNUNDA UYGULAMA
Mülga TCK ile ilgili, suç olmaktan çıkarılan fiilleri şu şekilde sayabiliriz;[4]
- 765 sayılı TCK m.261/2’deki “tedrisi menolunan bir kitabı okutturan mektep müdür ve muallimleri…hapsolunur” kuralı, 26.6.1938 tarih ve 3531 sayılı Kanunla ceza kapsamı dışına bırakılmıştır.
- Kanunun 18. maddesinde öngörülmüş bulunan ancak 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanunun geçici 2. maddesiyle kaldırılan sürgün cezasında infaz gereklerine uymayanlar için öngörülmüş 304. maddedeki “sürgün cezasına mahkûm olan kimse 18’inci maddeye göre ikamete tutulduğu yerden kaçarsa onbeş günden üç aya kadar hapsolunur.” hükmü 28.9.1971 tarih ve 1490 sayılı kanun ile kaldırılmıştır.
- Kanunun 468 ve 469. maddelerinde düzenlenen “çocuk düşürme-düşürtme” suçları kadının rızasıyla da olsa her koşulda suç iken, 24.5.1983 tarihinde 2827/9 sayılı kanunla “gebelik süresi on haftadan fazla” olması koşuluyla yaptırım altına alınmış, bu süreden az ise suç sayılmamıştır.
- 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu; 12.4.1991 günü kabul edilerek aynı gün “yürürlükten kaldırılan hükümler” başlıklı 23/c maddesiyle, 765 sayılı TCK‘nin 140, 141, 142 ve 163. maddeleri kaldırılmıştır.
- 5252 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 1 Haziran 2005 tarihinde, 5237 sayılı TCK ile aynı anda yürürlüğe giren bu kanunun 12/1-b maddesi kaldırılmıştır.
Bunların yansıra yeni TCK önceki kanunda suç sayılan bir kısım fiilleri tümüyle ortadan kaldırmış, bir kısmını da 5326 sayılı Kabahatler Kanununda “kabahat” olarak görmüştür. En ilginç kısım ise daha önce suç olmayan birçok fiil de suça dönüştürülmüştür[5]. 765 sayılı TCK2 da suç olduğu halde Yeni TCK’ da suç olmaktan çıkarılan fiiller;[6]
- Kişilerden karşılıksız yararlanma (m. 521/a)
- Evlenme vaadi ile kızlık bozma(m. 423)
- Kavga (m.464)
- Kavgada silah çekme ve boşaltma (m. 466)
- Tanık, bilirkişi ve tercümanın çekilmesi (m. 282)
- Fer’i ceza hükümlerinin gereklerine uymama (m. 307/1)
- Kadın kıyafetiyle kadınların bulunduğu mahallere girme (m. 422)
ÖZEL KANUNLARDA UYGULAMA
Türk Ceza Kanunu dışında ceza hükmü içeren özel kanunlarda da, suç politikası gereği, bazen tümüyle bazen de af niteliğinde dönemlik bazı fiilleri suç olmaktan çıkartarak, yaptırımı idari para cezası şeklinde düzenlemeler yapıldığı görülmektedir[7].
Belli başlılarını şu şekilde sayabiliriz;[8]
- 3.11.1988 t. Ve 3493 sy. Kanunla, 6831, 1475, 2918 ve 2926 sy. Kanunların kimi hükümlerindeki fiillere dokunulmadan, yaptırımlarının ceza mahkemelerinin görev alanları dışına çıkarılarak “idari para cezasına” dönüştüğü görülmüştür.
- 1991’de, 3713 sy. Terörle Mücadele Kanunu’nun 23. maddesiyle, 2sy. Hıyaneti Vataniye Kanunu, 6187 sy. Vicdan ve Toplanma Hürriyetlerinin Korunması Hakkında Kanun, 2908 sy. Dernekler Kanununun 5/7, 8 ve 6/2. maddeleri, 2932 sy. Türkçeden Başka Dillerle Yapılacak Yayınlar Hakkında Kanun, yürürlükten kaldırılarak bu kanunlarda öngörülmüş olan suçlar sistemden çıkarılmıştır.
- 22.7.1998 t. Ve 4369 sy. Kanun ile 1984 yılında, 3100 sy. Katma Değer Vergisi Mükelleflerinin Ödeme Kaydedici Cihazları Kullanmaları Mecburiyeti Hakkında Kanun ile suç haline getirilmiş olan “ödeme kaydedici cihaz kullanmama” veya “usulsüz olarak kullanma” fiili, özel usulsüzlük cezası öngörülmek suretiyle, 213 sy. Vergi Usul Kanununda daha önce suç olarak düzenlenmiş olunan ve Kanunun 358. maddesinde “kaçakçılığa teşebbüs suçu” olarak tanımlanan, özellikle uygulamada özel işaretli görevlilerin dur ikazına uymama, sevk irsaliyesi düzenlememe gibi fiiller madde yürürlükten kaldırılarak suç olmaktan çıkarılmıştır.
- 3285 sy. Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanununda değişiklik yapan, 26.4.2001 günü yürürlüğe giren 4648 sy. Kanunla da bir kısım suçların yaptırımı idari para cezasına dönüştürülmüştür.
- 4857 sy. İş Kanunu ile de 10.6.2003 tarihinde, önceki 1475 sy. Kanun yürürlükten kaldırılarak, hapis cezası gerektiren bir kısım fiiller için idari yaptırım öngörülmüştür.
- 22.7.2003 tarihinde, 4950 sy. Su Ürünleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 1380 sy. Kanundaki hürriyeti bağlayıcı cezalar idari para cezasına dönüştürülmüştür.
- 27.05.2004’de 5179 sy. Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun ile 1995 tarihli, 560 sy. KHK’ deki fiiller için, bir maddesi hariç, idari yaptırım öngörülmüştür.
- 1 Haziran 2005 tarihinde, 5252 sy. Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekil Hakkında Kanunun yürürlüğe girmesiyle, hafif hapis ve hafif para cezaları idari para cezasına dönüştürülmüştür. Kanununun değişik 7. maddesi ile “kanunlarda, “hafif hapis” veya “hafif para” cezası olarak öngörülen yaptırımların, idari para cezasına dönüştürülmüş olduğu ve bu madde hükmüne göre idari para cezasına karar vermeye Cumhuriyet Savcısının yetkili olduğu belirtilmiştir.
DİĞER ÜLKELERDEKİ DURUM
Daha önce de belirttiğimiz gibi suçun önlenebilmesi için yürütülen çalışmalardan birisi de ceza yargılamasının işlevini önemli ölçüde kolaylaştıran “bazı eylemlerin suç olmaktan çıkarılması veya idari suç olarak düzenlenmesi” çalışmalarıdır.
Bu çalışmalarda üzerinde durulan iki husus vardır. Birincisi ekonomik ve sosyal gelişmeler karşısında önemini yitiren bazı fiillerin suç olmaktan çıkartılmasıdır. İkincisi ise, yine bu fiillerin adli ceza hukuku sisteminden çıkartılması ancak yine idari suç ve ceza olarak düzenlenmesidir[9]. Bu tür çalışmaların özellikle 18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Almanya ve Avusturya’da yoğunlaştığı görülmektedir. Suç olmaktan çıkarma eğilimi Batı Avrupa Ceza Hukuklarında kendini gösteren önemli bir eğitim haline getirilmiştir. Bu eğilimin başını çeken devlet Federal Almanya’dır. Bu devlette önceleri ekonomik nitelikteki kabahatlerin ayrı bir sistem içinde düzenlenmesi yaklaşımı zamanla diğer tüm kabahatleri de kapsar duruma getirilmiştir[10].
Bu sistemde “kabahat” terimi yerine “düzene aykırılık” terimi kullanılmıştır. Bu sistem Almanya’dan başka İtalya tarafından da benimsenmiştir.1950 tarihli Alman Ceza Muhakemesi Kanunundaki düzenleme ile düzene aykırılıklar bakımından sadece para yaptırımı uygulanabileceği öngörülmüş, bu eğilime uyularak 1952 tarihli Düzene Aykırılıklar Kanunu yürürlüğe girmiştir.
Kabahatlerin bir kısmı basit kabahatler düzeyine indirilmiş, bir kısmı da dilencilik ve serserilik suçlarında olduğu gibi yaptırımsız bırakılmıştır.
Daha sonraları 1974 tarihli Ceza Kanununun Yürürlüğü Hakkındaki Kanun ile kabahatlerin tümü suç olmaktan çıkarılmış ve bu tarihten sonra ayrı bir hukuki rejime tabi tutularak düzene aykırı eylemler başlığı altında bir araya getirilmiştir[11].
Nitekim benzer bir eğilim İtalya’da görülmüş ve özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrasında, doktrinde, kabahatlerin suç olmaktan çıkarılması akımı oldukça taraftar toplamış ve 3.5.1967 tarihli bir kanunla hafif nitelikli birçok kabahat eylemi suç olmaktan çıkarılarak, bu konuda idareye yetki verilmiştir. 1990 yıllarda ise İtalya’da cürüm kabahat ayrımının kaldırılması ve hukuki değerlerin korunması anlayışına göre kabahatlere ilişkin hükümlerin yeniden düzenlenmeleri konusu gündeme gelmiştir. Bu bağlamda 1999 tarihli ve 507 sayılı Kararname ile İtalyan Hükümeti;[12]
- Gıda maddeleri,
- Ulaşım araçlarına ait sahte bilet kullanma,
- İzinsiz gösteri,
- Sarhoşluk,
- Ruhsatsız veya iptal edilmiş ruhsata araç kullanmak,
- Karşılıksız çek keşide etmek gibi alanlarda suç tiplerinden bazılarını suç olmaktan çıkarmıştır.
TÜRK CEZA KANUNUNDAKİ HÜKÜMLERİN KABAHATLER KANUNUNDA UYGULANABİLİRLİĞİ
Kabahatler Kanununun 3. maddesi, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “özel kanunlarla ilişkiyi” düzenleyen 5. maddesi benzeri bir düzenlemenin, kabahat türünden haksızlıkların yaptırım altına alındığı Kabahatler Kanununda yer verilmiş şeklidir[13].
765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 10. maddesinde ve Hükümet Tasarısının 10. maddesinde yer alan düzenlemeye göre; “ceza kanununda yer alan hükümler, ayrı hüküm bulunmayan hallerde, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlar hakkında da uygulanır” denmektedir.
Yeni Türk Ceza Kanunu’nun 5. maddesinde “Özel Kanunlarla İlişki” düzenlemiş ve Yeni Ceza Kanununun genel hükümlerinin, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlar hakkında da uygulanır, denmiştir. Bu düzenleme, büyük bir değişiklik ve yeniliktir[14]. Bu düzenleme hukuk birliğini ve güvenliğini sağlamak açısından önemlidir. Ayrıca bu düzenlemenin hukuka uygun olabilmesi için; diğer kanunlarda sadece özel suç tanımlarına yer verilmesi ve yaptırımların belirlenmesi gerekir. Bu kanunda belirtilen genel ilkelerin özel kanunlardaki suçlara ilişkin uygulanmasının da temin edilmesi gerekir[15]. Bu da sistemdeki kazuistik yapının önüne geçmek için yeterlidir. Dolayısıyla Kabahatler Kanununun 3. maddesi hükmüyle, özel kanunlarda belirtilen kabahatler açısından da uygulanabilirliği temin edilmiştir. 5237 sayılı TCK‘nin da 5. maddesi, kabahatler hukukundaki hükümleri de kapsamaktadır. Böylece kabahatler hukukundaki herhangi bir boşluk söz konusu olduğunda TCK’deki hükümlere gidilebilinir.
Ayrıca, Kabahatler Kanununun 5. maddesinde “zaman bakımından uygulama” hükümlerine yer verilmiştir. Maddenin 1. fıkrasına göre; zaman bakımından uygulama ile ilgili olarak yeni TCK ‘nın zaman bakımından uygulamaya ilişkin hükümleri kabahatler bakımından da uygulanacaktır.
1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren TCK’da “zaman bakımından uygulama” başlıklı 7. maddesi şu şekildedir;
“1) İşlendiği zaman yürürlükte bulunan kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. İşlendikten sonra yürürlüğe giren kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı da kimse cezalandırılamaz ve hakkında güvenlik tedbiri uygulanamaz. Böyle bir ceza veya güvenlik tedbiri hükmolunmuşsa infazı ve kanuni neticeleri ortadan kalkar.”
“2) Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan uygulanır ve infaz olunur.”
“3) Hapis cezasının ertelenmesi, koşullu salıverme ve tekerrürle ilgili olanlar hariç; infaz rejimine ilişkin hükümler derhal uygulanır.”
“4) Geçici ve süreli kanunların, yürürlükte bulundukları süre içinde işlenmiş olan suçlar hakkında uygulanmasına devam edilir.”
Anayasa 38/1 ve ceza kanunlarımız 765 sy. TCK m. 2/1, 5237 sy. TCK m. 7/1 “Suçun işlendiği zamanın kanuna tabi oluşu” kuralını benimsemiştir.
Buna göre işlendiği zamanın kanuna göre suç sayılmayan bir fiilin, sonradan yürürlüğe giren bir kanunla suç sayılmış olması halinde fail cezalandırılamaz. Suçun, işlendiği zamanın kanununa tabi oluşuna “ceza kanunların geçmişe yürürlü olmaması kuralı” denir[16].
Ceza hukukunun kişi hak ve hürriyetleri açısından güvence oluşturması amacıyla kabul edilen ilkeye göre; fiili işlediği zaman yürürlükte olan kanunlara göre, bu fiil suç teşkil ediyorsa, fail cezalandırılabilecektir. Bir fiil işlendikten sonra, yürürlüğe giren kanunda suç olarak tanımlanmışsa; bu kanun geçmişe yürütülerek fail cezalandırılmaz[17].
SONUÇ
Toplumsal koşulların hızla değişmesi ve ceza adaletinin bunlara karşı koyamaması önemli sorunlar oluşturmaktadır. Bu sorunlar yalnızca Türkiye için geçerli olmamaktadır. Küçük suçluluk olarak adlandırılan, kaynağını çoğunlukla dışta, ekonomik koşullarda bulan, azaltılması ve sadece adli olmayan tedbirlerle önlenmeleri mümkün olan, vahim nitelikte olmayan, kitlesel suçların takibi bütün Avrupa ülkeleri içinde sorun olarak algılanmıştır. Tedbir olarak bu suçların suç olmaktan çıkartılması ve haklarında yaptırım uygulanmasının idari mercilere bırakılması genel olarak öngörülmüştür.
Özellikle Almanya’ da 20. yüzyılın başlarından itibaren hazırlanan ceza kanunu tasarılarında kabahat türünden suçları ceza kanunlarından çıkarıp, idari ceza hukukunun kapsamına sokma eğilimi ortaya çıkmıştır[18]. Diğer ülkelerde de kabahatlerin ceza kanunlarından çıkarılma girişimleri oldukça eski tarihlerden itibaren başlamıştır. Bizde ise, ilk kez 1986 Türk Ceza Kanunu Ön Tasarısında bu eğilim kısmen dikkate alınmıştır. Sonraları bilindiği gibi 765 sayılı TCK’nin da cürüm ve kabahat ayrımı yapılarak farklı yaptırımlar öngörülmüştür. 5237 sayılı TCK ise böyle bir ayrım yapmamış, kanun kapsamına alınmayan kabahatler için ayrı bir kanun düzenlemesine gidilmiştir.
5326 sayılı Kabahatler Kanununun yapılmasındaki genel gerekçe ise şu şekilde ifade edilmiştir; “Haksızlık oluşturan bir fiilin suç veya kabahat olarak tanımlanmasında izlenen suç politikası etkili olmaktadır. Ancak, bir fiilin suç veya kabahat olarak tanımlanmasında, bunun esasen haksızlık ifade etmesi gerektiği hususu göz önünde bulundurulmalıdır. Haksızlık ifade eden fiiller arasında suç veya kabahat olarak bir ayrımın yapılması, bir nitelik farkı oluşturmamaktadır. Bu haksızlıklar arasında bir nicelik farkıdır. Bu tasnif, haksızlıklar arasında sadece işlem farklılığı doğurmaktadır.”
Kabahat olarak tanımlanan haksız fiiller için oluşturulan bu zamanaşımlarının uygulanabilirliği kısmında yaptığımız değerlendirmelerde, bu zamanaşımlarına ilişkin herhangi bir boşluk söz konusu olduğunda bunun TCK’ deki hükümler ile ele alınması gerektiği ortadadır. Nitekim, Yeni Türk Ceza Kanunu’nun 5. maddesinde “Özel Kanunlarla İlişki” düzenlemiş ve Yeni Ceza Kanununun genel hükümleri, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlar hakkında da uygulanır, denmiştir. Bu düzenleme, büyük bir değişiklik ve yeniliktir[19]. Bu düzenleme hukuk birliğini ve güvenliğini sağlamak açısından önemlidir. Ayrıca bu düzenlemenin hukuka uygun olabilmesi için; diğer kanunlarda sadece özel suç tanımlarına yer verilmesi ve yaptırımların belirlenmesi gerekir. Bu kanunda belirtilen genel ilkelerin özel kanunlardaki suçlara ilişkin uygulanmasının da temin edilmesi gerekir[20]. Bu da sistemdeki kazuistik yapının önüne geçmek için yeterlidir. Dolayısıyla Kabahatler Kanununun 3. maddesi hükmüyle, özel kanunlarda belirtilen kabahatler açısından da uygulanabilirliği temin edilmiştir. 5237 sayılı TCK ‘nin de 5. maddesi, kabahatler hukukundaki hükümleri de kapsamaktadır. Böylece kabahatler hukukundaki herhangi bir boşluk söz konusu olduğunda TCK’deki hükümlere gidilebilinir.
Kabahatlere ilişkin zamanaşımlarında eski TCK’ye göre adlandırılmalarda farklılıklar olsa da uygulama bakımından zamanaşımına ilişkin süreler ve ifade edilen miktarlar farklılık gösterse de bu suçların niteliğine ilişkin bir farklılıktır. Bir fiilin kabahat mi yoksa suç mu olduğunun tespitinden sonra hangi kanunun uygulanacağı belirlenerek ona göre zamanaşımı uygulanır. Dava ve ceza zamanaşımlarının kabahatler kanunundaki soruşturma ve yerine getirme zamanaşımlarına benzerliği uygulamaları farklı da olsa ortadadır.
Sonuç olarak; Türk Hukukunda adli makamların iş yükünün fazlalığı ve ceza muhakemesi sisteminin yavaş işliyor olması sebeplerinin “idari para cezaları” ifadesinin mevzuatta daha sıklıkla telaffuz edilmeye başlanmasına neden olduğu ortadadır. Bununla birlikte çok sayıda hafif hapis cezaları da idari para cezasına dönüştürülmüştür. İşte bu durum kabahatleri suç olmaktan ve ceza kanunlarının kapsamı dışına çıkarma eğiliminin bir sonucu olarak doğmuştur. Kabahatler Kanunu dünyada yaşanan dekriminalizasyon (suç olmaktan çıkarma) eğiliminin bir sonucu olarak, yeni ceza mevzuatımız içinde yer almıştır. Kanunun önemli bir boşluğu doldurduğu açıktır.
KAYNAKÇA
AKALAN, R., Abdullah; “Kabahatler Hukuku Üzerine”, Türk Hukuk Dergisi, Mart, 2008.
ALBAYRAK, Mustafa, Türk Ceza Kanunu, 3. Baskı, Ankara, Adalet Yayınevi, Eylül, 2008.
ALDEMİR, Hüsnü; Yeni Türk Ceza Kanunu ve Kabahatler Kanununun Yorumu, 2. Ankara, Kartal Yayınevi, 2007.
ARTUK, E., Mehmet, GÖKÇEN, Ahmet, YENİDÜNYA, C., Ahmet; Türk Ceza Kanunu Şerhi, 2. Cilt, Ankara, 2009.
BIÇAK, Vahit; “Ceza Adaleti Yönetiminde Kalite ve Etkinlik”, www.kriminoloji.com
CENTEL, Nur, ZAFER, Hamide, ÇAKMUT, Özlem; Türk Ceza Hukukuna Giriş, 5. Baskı, İstanbul, Beta Basım A.Ş, 2008.
CERTEL, Abdulkadir; Ceza Hukukunda Zamanaşımı, 1. Baskı, Ankara, Seçkin Yayınevi, 2008.
ÇİÇEK, İbrahim; Kabahatler Kanunu, Kazancı Hukuk Yayınevi, 2007.
DEMİRBAŞ, Timur; Ceza Hukuku Genel Hükümler, 3. Baskı, Ankara, Seçkin Yayınevi, 2005.
DONAY, Süheyl; Türk Ceza Kanunu Şerhi, Beta Yayınları, 2205.
DÖNMEZER, Sulhi, YENİSEY, Feridun; “Ceza Adaleti Sisteminin Etkinliği”, www.kriminoloji.com
EKİNCİ, Mustafa; Kabahatler Kanunu ile İdari Suç ve Cezalar; Ankara, Adalet Yayınevi, 2005.
ERHAN, Günay; Dava ve Ceza Zamanaşımı, Ankara, Seçkin Yayınları, 2010.
GÖKÇEN, Ahmet; Türk Ceza Hukukunda Zamanaşımı, Kamu Hukuku Arşivi Dergisi, 2003.
GÜNDEL, Ahmet; Yeni Türk Ceza Kanunu Açıklaması, 2. Cilt, Ankara, 2009.
GÜNDÜZ, Remzi, GÜLTAŞ, Veysel; Türk Ceza Kanunu (Genel Hükümler), Ankara, Bilge Yayınevi, 2009.
GÜNEY, Niyazi, ÖZDEMİR, Kenan, BALO, S., Yusuf; Yeni ve Farklı Yönleriyle 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, 1.Baskı, Ankara, Adil Yayınevi, 2004.
İÇEL, Kayıhan, SOKULLU, AKINCI, Füsun, ÖZGENÇ, İzzet, SÖZÜER, Adem, MOLLAMAHMUTOGLU, Fatih S, ÜNVER, Yener; Yaptırım Teorisi, İstanbul, 2000.
İÇEL, Kayıhan, EVİK, Hakan; Ceza Hukuku (Genel Hükümler), 4. Baskı, Beta Yayınları, 2005.
MAHMUTOĞLU, F., Selami; Kabahatler Suç Olmaktan Çıkarma Eğilimi ve Düzene Aykırılıklar Hukukunda (İdari Ceza Hukukunda) Yaptırım Rejimi, İstanbul, Kazancı, 1995.
MALKOÇ, İsmail; Yeni Türk Ceza Kanunu (Madde 1–178), I. Cilt, Ankara, Malkoç Kitabevi, 2008.
OTACI, Cengiz, KESKİN, İbrahim; Türk Kabahatler Hukuku, 2. Baskı, Ankara, Adalet Yayınları, 2010.
ÖZBEK, Özer, Veli; Yeni Türk Ceza Kanununun Anlamı, 1. Cilt, Ankara, Seçkin Yayınları, 2006.
ÖZEN, Hüseyin; Ansliklopedik Hukuk Sözlüğü, 5.Basım, Olgaç Matbaası, 2000.
ÖZENSOY, Rasim, Talat; Ülkemizde Kabahatler Hukuku ve Uygulaması, İzmir, İzden Yayıncılık, 2008.
ÖZGENÇ, İzzet; Suç Yapısında Kusur (Yayımlanmamış Doçentlik Tezi), İstanbul, 1997.
ÖZGENÇ, İzzet; Türk Ceza Hukuku (Genel Hükümler), 1. Baskı, Ankara, Seçkin Yayınevi, 2006.
ÖZGENÇ, İzzet; Türk Ceza Kanunu Gazi Şerhi (Genel Hükümler), 2. Baskı, Ankara, Seçkin Yayınevi, 2005.
ÖZTÜRK, Bahri, ERDEM, R., Mustafa; Uygulamalı Ceza Hukuku ve Güvenlik Tedbirleri Hukuku, 10. Baskı, Ankara, Seçkin Yayınevi, 2008.
PARLAR, Ali, HATİPOĞLU, Muzaffer; Açıklamalı ve Yeni İçtihatlarla 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu Yorumu, 1. Cilt, 2. Baskı, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2008.
ŞAHİN, Cumhur, ÖZGENÇ, İzzet; Türk Ceza Gazi Külliyatı, 1. Baskı, Ankara, Seçkin Yayınevi, 2005.
ŞEN, Ersan; Yeni Türk Ceza Kanunu Yorumu, 1. Cilt, İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2006.
TANER, G., Fahri; Ceza Hukukunda Zamanaşımı, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2007.
YALÇIN, İsmail; Tüm Yönleriyle Kabahatler Hukuku, 1. Baskı, Ankara, Seçkin Yayınevi, 2007.
YALVAÇ, Gürsel; T.C. Anayasası, TCK, CMK, CGTİK, 18. Baskı, Ankara, Adalet Yayınları, 2010.
YILMAZ, Zekeriya; Türk Ceza Kanunu ve Kabahatler Kanunu, Ankara, Seçkin Yayınları, 2005.
YILMAZ, Ejder; Hukuk Sözlüğü, 8. Basım, Yetkin Yayınları, Ankara, 2207.
YURTCAN, Erdener; Kabahatler Kanunu ve Yorumu, 2005
[1] Zekeriya, Yılmaz; Türk Ceza Kanunu ve Kabahatler Kanunu, Ankara, 2005, s. 352.
[2] Yılmaz; a.g.e., s. 352.
[3] Yılmaz; a.g.e., s. 352 v.d.
[4] İsmail, Yalçın; Tüm Yönleriyle Kabahatler Hukuku, 1. Baskı, Ankara, 2007, s. 25.
[5] Yılmaz; a.g.e., s. 27. Bu fiiller; Göçmen Kaçakçılığı ve İnsan Ticareti, Soykırım ve İnsanlığa Karşı Suçlar, İnsan Üzerinde Deney, Ayrımcılık, Kişisel Verilerin Kaydedilmesi, Çevrenin Kasten Kirletilmesi, Verileri Yok Etmeme, Dilekçe Hakkının Kullanılmasının Engellenmesi, Verileri Hukuka Aykırı Olarak Ele Geçirme, Radyasyon Yayma, Atom Enerjisiyle Patlamaya Sebebiyet Verme, Kıta Sahanlığında veya Münhasır Ekonomik Bölgedeki Sabit Platformların İşgali v.b.
[6] Yılmaz; a.g.e., s. 28.
[7] İsmail, Yalçın; Tüm Yönleriyle Kabahatler Hukuku, Ankara, 2007, s. 28.
[8] Yalçın; a.g.e., s. 28 v.d.
[9] Niyazi, Güney, Kenan, Özdemir, Yusuf, S., Balo; Yeni ve Farklı Yönleriyle 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu, 1. Baskı, Ankara, 2004, s. 37.
[10] Yılmaz; a.g.e., s. 354.
[11] Yılmaz; a.g.e., s. 356.
[12] Yılmaz; a.g.e., s. 357, Selami, F., Mahmutoğlu; Kabahatleri Suç Olmaktan Çıkarma Eğilimi ve Düzene Aykırılıklar Hukukunda (İdari Ceza Hukukunda) Yaptırım Rejimi, İstanbul, Kazancı, 1995.
[13] Kabahatler kanunu 3. madde; “bu kanunun, idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde, diğer genel hükümleri idari para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında uygulanır.”
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 5. madde; “bu kanunun genel hükümleri özel kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanır.”
[14] Yılmaz; a.g.e., s. 369.
[15] Yılmaz; a.g.e., s. 369.
[16] Yılmaz; a.g.e., s. 371.
[17] Yılmaz; a.g.e., s. 371.
[18] Kayhan, İçel; Ceza Hukuku, 4.Baskı, İstanbul, s. 11.
[19] Yılmaz; a.g.e., s. 369.
[20] Yılmaz; a.g.e., s. 369.